29. madde değiştirilmeli! Doğru bilgi için kamu denetimi
Kanun teklifinin en çok tartışılan 29’uncu maddesi, halk arasında panik yaratacak gerçeğe aykırı bilgi paylaşmaya bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Hukukçular, maddede “Bilginin gerçeğe aykırı olduğunu bile bile yaymak” şartının vurgulanması gerektiğini söylüyor.
Sosyal medya kullanıcılığı ve internet haberciliğini denetim altına almayı amaçlayan bilgi bozmayı önleme (dezenformasyon) yasa teklifi Genel Kurul’da. Yasayla kasıtlı olarak yalan haber üretiminin suç kapsamına alınması, internet medyasının yasal bir zemine oturtulması hedefleniyor. Yasayla internet basınındaki gazetecilerin basın kartı alması sağlanacak. Çocukların ve kişilik haklarının korunması amaçlanan yasa tasarısı, sosyal medya şirketlerinin temsilci atamasını, yasaya uymadıkları takdirde ceza almasını içeriyor.
Yasa teklifiyle; sosyal medya şirketlerinin bireysel ve kurumsal kullanıcılara ilişkin bilgileri Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na bildirmesi sağlanıyor. Böylece sosyal medya kullanıcıları ve şirketler denetim altına giriyor.
İnternet ve yazılı basın haberlerinin içeriğine ilişkin ucu açık ifadelerle “suç” tanımı da yapılan yasa teklifi 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası içeriyor. İntenet siteleri “süreli yayın” haline geliyor. 40 maddelik teklife ilişkin hükümet, sosyal medyanın engellenmesi, kısıtlanması gibi bir durum olmadığını dile getiriyor. Muhalefetin “algı yaratmak isteği” belirtiliyor. Çok uluslu şirketlerin demokrasiye, insan haklarına, ifade hürriyetine kastedebilecek risk taşıyan faaliyetleri olduğuna dikkat çekilerek, denetimin şart olduğu kaydediliyor. Muhalefet ise kanun teklifini “sansür yasası” olarak tanımlıyor. Teklifin seçim öncesi “korku iklimi” yaratmaya yönelik çıkarılmak istendiği savunuluyor.
29. MADDE TARTIŞMASI
“Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair” kanun teklifinin geçen yasama döneminde yapılan komisyon görüşmelerinin ardından Genel Kurul görüşmelerine geçildi. Kanun teklifinin en çok tartışılan 29’uncu maddesine göre; “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak.”
Teklif maddesinde yer alan “gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse” ifadesinin somut olmadığına dikkat çekiliyor. Bu şekilde sosyal medyada önüne düşen bir paylaşımı, kendi sayfasında paylaşan herkesin kapsama alındığı belirtiliyor. Maddeye “gerçeğe aykırı olduğunu bildiği bir bilgiyi internet ortamında yayan kimse” şartı getirilmesi ve “bile bile yaymak” şartının vurgulanması gerektiği kaydediliyor. Ayrıca teklifte yer alan maddenin sadece internet ile sınırlandırılması da isteniyor.
Aynı maddede yer alan “Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır” cümlesindeki “örgütün faaliyeti” tanımının da “çok muğlak ve esnetilmeye uygun” olduğu değerlendiriliyor.
ŞİRKET ZORUNLULUĞU
Ayrıca teklife göre “internet erişimine sahip abone ve kullanıcılara, internet hizmetinden bağımsız olarak kamuya açık bir yazılım vasıtası ile sunulan sesli, yazılı görsel iletişim kapsamındaki kişiler arası elektronik haberleşme hizmeti” şebekeler üstü hizmet olarak tanımlanıyor. Bu hizmeti sağlayanlara Türkiye’de kurdukları şirket faaliyet gösterme zorunluluğu getiriliyor. Şebekeler üstü hizmet sağlayıcılar, Türkiye’deki aktif bireysel ve kurumsal kullanıcı sayısı, sesli arama sayısı ve süresi, görüntülü görüşme sayısı ve süresi anlık mesaj sayısı ve kurumun belirleyeceği diğer bilgileri Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na bildirmekle yükümlü oluyor. Yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere 1 milyon liradan 30 milyon liraya kadar para cezası verilmesi öngörülüyor.
İCRA MÜDÜRLÜKLERİNİN İNİSİYATİFİNE BIRAKILMAYACAK
Yasa teklifi ile Basın İlan Kurumu (BİK) kanalıyla gelen resmi ilanların verilmesi icra müdürlüklerinin iki dudağı arasında olmaktan da çıkıyor. Salgın döneminde icra dairelerinden verilmeyen veya kesilen ilanlar, gazetelerin en çok güvendiği gelire darbe vurmuştu. Değişikle, icra müdürlüklerinin inisiyatifi elinden alınıyor. Değişiklik kabul edilirse, bundan sonra toplam bedeli 500 bin TL’nin üzerinde olan satışların ilanı yerel gazete veya internet sitelerinde zorunlu olarak yayımlanacak. Bedeli 2 milyon TL’nin üzerinde olan satışların ilanı da 50 bin satışı olan gazetelerde yayımlanacak. Böylece gazetelere ilan vermeyip ilanı tahtaya asma uygulaması son bulacak ve resmi ilan gelirleri ciddi oranda artacak.
İNTERNET SİTELERİNE PAY VERİLECEK
Teklif ile internet sitelerine resmi ilan verilmesinin önü açılıyor. Bunun için belirli şartlar aranacak. Değişiklikle yerel yönetimler dahil bütün kamu kuruluşlarının ve bunların iştiraklerinin, internet sitelerine reklam veya ilan vereceği zaman BİK aracılığı ile verilmesini zorunlu hale getiriyor. Bu şekilde, yalnızca gerekli şartları taşıyan internet siteleri, belediye ilanlarını ve reklamlarını kamuoyuna duyurabilecek.
Teklif haber sitelerinde çalışanlara, basın kartı, basın iş sözleşmesi, sigorta, fazla mesai, yıllık ve haftalık izin gibi özlük haklarının sağlanmasını da içeriyor. Ayrıca süreli yayınların çıkarılması için, kaydedilmek üzere verilecek beyanname artık Cumhuriyet Başsavcılığı yerine BİK’e verilecek.
DÜZELTME VE YANIT HAKKI
İnternet haber sitelerinde zarar gören kişinin düzeltme ve cevap yazısı yazı teslim alındıktan en geç bir gün içinde, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, URL bağlantısı sağlanmak suretiyle, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorunda olacak, bir hafta süreyle yayımlanacak.
BASIN AHLAK ESASLARINA AYKIRI DAVRANIŞTA KART İPTALİ
Kanun ile basın kartının iptal edileceği durumlar belirleniyor. Buna göre, basın kartı sahibinin, kanunda belirtilen niteliklere sahip olmadığının veya bu nitelikleri sonradan kaybettiğinin anlaşılması halinde basın kartı İletişim Başkanlığınca iptal edilecek. Basın kartı sahibinin, basın ahlak esaslarına aykırı davranışlarda bulunması halinde Basın Kartı Komisyonu kararıyla basın kartı iptal edilecek. Basın kartının iptali halinde; kart almaya engel durum ortadan kalksa dahi iptal tarihinden itibaren bir yıl geçmedikçe yeniden basın kartı verilmeyecek. Basın ahlak esaslarına aykırı davranışlarda bulunulması nedeniyle basın kartının iptali halinde, iptal tarihinden itibaren 5 yıl geçmedikçe yeniden basın kartı verilmeyecek.
30 ÜLKEDE YALANA MÜDAHALE RAPORU
TBMM tarafından hazırlanan ve kamuoyu ile paylaşılan “Yalan Haber Kavramı: Seçili Ülkelerde Parlamento Çalışmaları ve Yasal Düzenlemeler” başlıklı raporda 30 ülkede bir şekilde yalan haberlere yönelik müdahalelerin olduğuna dikkat çekildi.
Fransa, Rusya ve Çin’in yalan haberi yeni bir suç türü kapsamında ele alma yoluna gittiği, rapordaki tespitler arasında. Almanya ve İsrail’in meseleyi iftira, hakaret gibi diğer suçlar ekseninde değerlendirdiği belirtildi.
‘ŞİRKETLER GÖRÜŞ ÇEŞİTLİLİĞİNİ KONTROL EDİYOR’
Raporda yer alan bilgilere göre ABD, 2017 yılında şirketlere bu konuda yeni kısıtlamalar getirdi. ABD Başkanı Donald Trump’ın 2020 tarihli Başkanlık Kararnamesinde, sosyal medya şirketlerinin içeriklere müdahale ederek bir anlamda sansür uyguladığından ve görüş çeşitliliğini kontrol ederek demokratik karar alma mekanizmasını zedelediğinden bahsedildi. Aynı zamanda, çeşitli eyaletler, dezenformasyonun yarattığı tehlikenin önüne geçmek amacıyla, sosyal medya okuryazarlığı eğitimini okul müfredatına dahil etme kararı alındı. Bunlara ek olarak, Nisan 2022’de ABD İç Güvenlik Bakanlığı’na bağlı olarak Dezenformasyon Yönetim Kurulu kuruldu.
‘PLATFORMLAR SORUMLU’
Birleşik Krallık’ta ise Çevrimiçi Güvenlik Yasası adlı bir düzenleme hazırlandı. Yasa, dezenformasyon yaratan içeriklerin kaldırılmasında sosyal medya platformlarını sorumlu kılıyor ve bu sorumluluğun yerine getirilmemesi durumunda platform yöneticilerine cezai işlem uygulanmasına varan caydırıcı önlemler içeriyor.
‘SİTELER KENDİLERİNİ DENETLEMEK ZORUNDA’
Avrupa Birliği ise 1 Ocak 2024’te yürürlüğe koyacağı Dijital Hizmetler Yasası ile dijital platformlara ve çevrim içi içerik üreticilerine belirli sorumluluklar yükleyen önlemleri hayata geçirecek. Dijital Hizmetler Yasası ile büyük dijital platformlara, krizler sırasında dezenformasyon faaliyetleriyle başa çıkmak için yeni stratejiler oluşturma zorunluluğu getirilecek. Ayrıca arama motorları, sosyal medya ağları ve çevrim içi alışveriş siteleri içeriklerini denetlemekle bizzat sorumlu tutulacak.
SEÇİM DÖNEMİNDE ANINDA KALDIRILABİLİYOR
Fransa’daki yasaya göre mahkemeler, seçim kampanyası dönemlerinde yalan haberlerin anında kaldırılmasına yönelik karar alabiliyor. Fransa Meclisi, dijital platformların “ırk, din, cinsiyet veya engellilik temelinde açıkça yasa dışı” olan içeriklerin 24 saat içerisinde kaldırmasını zorunlu kılan, çevrim içi nefret söylemine karşı bir yasayı hayata geçirdi.
TÜRK BASINININ DÖNÜM NOKTASI
Aydınlık Gazetesi Genel Müdürü Osman Erbil taslağı şöyle değerlendirdi: “Bu zamana kadarki basın kanunlarımız maalesef zamanın ihtiyaçlarını karşılamada çok hantal kaldı. En büyük ihtiyaçlardan biri; insanımızı ve toplumumuzu, uydurulmuş, çarpıtılmış bilgiyle kandırmanın, nefrete yöneltmenin, suçlamanın ve hatta mahkûm etmenin bu kadar kolay yapılmasına izin vermemekti. Ahlaksızlığın ve çürümenin propagandasına karşı insanımızı korumasız bırakmamaktı. Şimdi tartıştığımız bu düzenleme, kontrolsüzce üzerimize boca edilen bu zehir karşısında bir kalkan vazifesi görecek.
En başta da çocuklarımızı, gençlerimizi ve ailemizi koruyacağız. İnsan onurunu ayaklar altına almak, haysiyet cellatlığı sosyal medya tezgahında ucuza satışa çıkmayacak.
İşin özü şudur: Basılı gazetelerde var olan kamu denetimi internet medyasını ve sosyal medyayı da kapsayacak.
Cezalar konusunda 29. maddeye şerhlerimizi koyduk. Aman dedik, bu işe gölge düşürmeyin, pusudakilere malzeme vermeyin!
Öte yandan bu düzenleme, Türk basınının mali özgürlüğü için çok kritik avantajlar sağlıyor.
Birincisi Basın İlan Kurumu ilanları, icra müdürünün iki dudağı arasında olmaktan çıkıyor.
Bir hesap çıktı, 4 ayda 4 bin adet ilan, işte bu nedenle gazetelere verilmedi! Gazetelerin kaybı: 22 milyon TL! Buyurun size başka bir örnek: İBB usulsüz ilan verdiği için gazeteleri 2 milyon lira zarara uğrattı!
İkinci olarak, aracılık reklamları üzerinden “güdümlü basın” oluşturma imkânı, belediyelerin ellerinden alınıyor. “Bastır reklamı, yaptır haberi” dönemi arkada kalıyor. Hem yerelde hem ulusal düzeyde basın, milyonlarca liralık ilan ve reklam gelirlerinden mahrum bırakılıyordu. Artık ilanlar ve reklamlar, BİK kanalıyla basına dağıtılacak. Kamu kaynakları, fondaş basın için değil herkes için kullanılacak. Böylece belediye başkanlarının kapısında el avuç açan medya görüntüsünden kurtuluyoruz.
İnternet sitelerinin BİK gelirlerine kavuşması ve site çalışanlarının basın çalışanı kategorisine alınması da hep şikayet ettiğimiz hakkaniyetsizliği ortadan kaldırıyor.
Özetle bu kanun değişikliğinin Meclis’ten geçmesi, hangi görüşten olursa olsun Türk basın kurumları için bir dönüm noktası olacaktır. Siyasi partiler, bu konudaki tercihlerini basının ve gazetecilerin menfaatleri doğrultusunda yapmalıdır.
ERKILINÇ: HAKİKAT MÜCADELESİNİN SEMBOLÜ
Çanakkale’de konuşan Basın İlan Kurumu (BİK) Genel Müdürü Erkılınç, yeni Basın Yasasının hakikat mücadelesinin adı ve sembolü olduğunu söyledi.
“Dezenformasyon ve Yanlış Bilgiyle Mücadele Eğitimi” sertifika törenine katılan BİK Genel Müdürü Cavit Erkılınç geride kalan iki hafta içinde 11 ilde bölge toplantıları düzenlediklerini belirterek, tek ana gündemin internet haber sitelerini süreli yayın kapsamına alacak düzenleme hakkında gazetelerin bilgilendirilmesi ve buradan sağlanacak resmi ilan gelirleri olduğunu söyledi.
‘YALAN HABERE EN ÇOKTÜRKİYE MARUZ KALIYOR’
Güvenilir araştırmaların sahte habere en çok maruz kalan ülkeler sıralamasında Türkiye’yi ilk sırada gösterdiğini vurgulayan Erkılınç, sosyal medyada paylaşılan her 100 haberden 50’sinin yalan olduğunun görüldüğünü söyledi. Türkiye’de kullanıcılarının yüzde 60’ının internetteki yanlış bilgiden endişe duyduğunu aktaran Erkılınç, şöyle konuştu: “Yalan veya yanlış bilgiden endişe etmemek mümkün mü? Son bir aydan birkaç örnek paylaşmak isterim. Biri çıktı, ‘Kız Kulesi çalındı’ dedi, öteki ‘Katarlılara satılmış’ diyerek el yükseltti. Koca ülke işi gücü bıraktık Kız Kulesi peşine düştük, sahile akın ettik. Bu yalan mesajlar on binlerce paylaşım alırken; gerçeği duyuran bakanlığın açıklaması birkaç yüz paylaşım ancak alabildi. Yine ters açı hilesi ile kaçak yapı yıkımı, ‘peribacaları yıkılıyor’ diye sunuldu. Avcılar’daki metrobüs kazasında ise ‘yurttaş gazeteci’, onlarca ölü, yüzlerce yaralıdan bahsederek yalan haber şehvetinin esiri olduğumuzu adeta ispatladı. Bizim mücadelemiz tam olarak toplumu bölen, ayrıştıran, ortak değerlerimizin temeline dinamit koyan bu anlayışladır.”
126 BİN YALAN HABER
Ülkemizde 2006-2017 yılları arasında 126 bin önemli yalan haber üretiminin gerçekleştirildiğini ve bunun 3 milyon kişi tarafından yayıldığını ifade eden Erkılınç, yalan haberin toplum psikolojisinden kamu güvenliğine, medyanın itibarından ekonomik kayıplara kadar ciddi ve onarılmaz etkilerinin acı tecrübelerle öğrenildiği bir çağda yaşadığımızı kaydetti. Basın Kanunu’nda yapılacak değişikliklerin ‘sansür’ adı altında algı operasyonlarına maruz kaldığını vurgulayan Erkılınç “Basın İlan Kurumu olarak Yeni Basın Yasası’nı hakikat mücadelesinin adı ve sembolü görüyoruz. Almanya, sosyal medya yasası ile fiziksel şiddet ve cinsel saldırı tehditlerini üç yıla kadar, hakareti ise iki yıla kadar hapisle cezalandırabiliyor. Fransa’da dezenformasyon içeriklerinin paylaşıldığı platformların yöneticilerine bile bir yıl hapis cezası verilebiliyor. Ülkemiz aynı ilkeleri ortaya koyunca ‘sansürcü’ oluyor” dedi. (Kaynak: Aydınlık)