Türkiye ekonomisinde kriz var mı?
Küreselleşme saldırısı,özelleştirme yağması,üretim ekonomisi yerine sıcak paraya dayalı tüketim ekonomisin,in uygulanması sonucu Türkiye ekonomisi kronik şekilde kalp hastası olan bir hastaya benzemektedir.Sürekli olarak dil altı hapı alan ve krizini bu şekilde geçiren bir hasta konumundadır.
Uzmanlar teknik anlamda zaten ekonominin krizde olduğunu belirtirken ağır şekilde kalp krizi geçiren bir hastaya benzetmektedir.Beklenen ve yatağa düşürecek bir hastalık yani durumun ağırlaşmasından kaygı duyulmaktadır.
Üretimde değil de tüketimden,borçlanarak büyümeden kumardan kazanılan bir ekonomi olur mu?20.Yüzyıla kadar batı hem üretim hem de sömürgecilik yaparak zenginleşti.
Şimdilerde ise üretimden daha çok borsa ve bankalarla oynanan kumardan para kazanma yolu tercih ediliyor.
Uluslararası finans kurumlarının bize hediye ettiği model de ‘liberal kapitalizm’dir.Artık finans-kapitalin üretim ile bir ilişkisi kalmamıştır. Dünyada üretim ile kalkınan ülke Çin’dir.
Paralar elektronik kanallarda dolaşıyor iken bizlerde kapitalistleri zengin etmek için birer tüketim robotu haline getirildik.Bizler üretmeyi unuttuk.Bizlere siz üretmeyin tüketin ve keyfinize bakın dediler.Borç verdiler ve bize verdikleri borç ile yine bizlere mal ve hizmet sattılar.Bizlerde tüketmeyi zenginleşmek ,kalkınma sandık.
Ekonomiyi değerlendirmek için gösterğeler,büyüme,ödemeler dengesi,bütçe açığı,borçlar,özellikle dış borçlar değerlendirilmelidir.Büyüme rakamlarına baktığımız zaman AKP iktidarı boyunca büyüme rakamı ortalama yüzde 5’dir.
Büyümenin temeli tüketim değil üretim olmalıdır, fakat bizler tüketerek de büyümeyi beceremiyoruz bu rakamlara bakınca.Bu kadar büyüyen tüketim rakamlarına karşın büyüme yine de beklenenin altında.
Diğer bir can yakıcı sorunda cari açık’tır.Bu cari açığın finansmanı nasıl sağlanacaktır,nasıl sağlanmaktadır.Cari açığı sermaye yatırımları finanse ediyorsanız sorun yok ama kaynağı belirsiz para kapatıyorsanız sorun var demektedir.Cari açığın sağlam kaynaklar ile finanse edilmemesi durumu da kriz’in diğer bir işaretidir.
Net dış borcumuz 500 milyar doların üstündedir.Bu rakam da GSYH ‘na oranı yüzde 30’dır.Kısa vadeli borçlar,cari açık ekonominin acil olarak yeni finasman kaynaklarına ihtiyaç vardır.
Ya bulamazsak yada beklediğimiz rakamlar gelmese ya da çok pahalıya borçlanırsak,bölgesel savaşlar ülke riskini arttırırsa yeni borçlanmalarda zorlanırsak soruları kaygı yaratmaktadır.Bu sorularda kriz kaygısını daha da artırmaktadır.
Açlık sınırının hızla yükseldiği yoksulluk sınırının elli bin lira civarında olduğu asgari ücretinde 17bin lira olduğu ve insanların günlük yaşamını bile kredi kartları ile devam ettirmeye çalışıldığı bir ülkede kriz’in tam ortasında değil miyiz.