Türkiye Ekonomisi: Çıkmaz ve Çözümsüzlük / Editör’den
Türk ekonomisi, geçici çözümler ve denenmiş yöntemlerle tedavi edilemeyen bir çıkmazın içinde kıvranıyor. Bu durum, tıpkı bir hastayı kurtarmaya çalışırken önce iyileştiğini sanmak ve sonra da hayatını kaybetmesine tanık olmak gibi.
14 Mayıs – 28 Mayıs seçimlerinin ardından ekonomi yönetiminin çözümü Batı başkentlerinde araması, çıkmazın şimdiden belirtisi olmuş durumda. Londra tefecilerinden ve New York bankalarından medet umanlar sonuç alamazlar.
Enflasyon, en basit tanımıyla fiyatlar genel seviyesindeki artıştır. Bu durum karşısında, satın alma gücü artan paralar doğal olarak altın ve döviz gibi varlıklara yönelmektedir.
Enflasyonun artmasına göz yumularak ve teşvik edilerek, faizlerin yükselmesi için zemin hazırlanmıştır. Türkiye, dünya genelinde en yüksek faiz oranlarından birini uygulayan ülke konumundadır. Yurt dışında düşük faizle para bulanlar ve mafiyalaşan finans odakları, “Sıcak Para” nidalarıyla ülkemize giriş yaparak paralarını yüksek faizle bankalara yatırmakta ve dönem sonunda faiz gelirlerini alıp gitmektedirler.
Sıcak para ekonomisi, üretim ekonomisine büyük darbeler vurmaya devam ediyor. Açlık sınırı 20 bin TL, yoksulluk sınırı 60 bin TL, asgari ücret 17 bin TL ve en düşük emekli maaşı 10 bin TL iken ülkemizde krizin tam ortasında olduğumuzu söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Barınma krizinin yanı sıra beslenme krizini de yaşıyoruz.
Çok sayıda şirketin iflas bayrağını çekmeye doğru hızla ilerlediğini görmek için kahin olmaya gerek yok. Uzun yıllardır faize karşı olan iktidarın geldiğimiz noktada faizcilere yol açması ne kadar çelişkili bir durumdur değil mi? “Faiz haramdır” diyerek memleketi tefecilerin eline düşürdüler.
Allah, bu cahillik, inat ve maceraperestlikle yaratılan ortamda ve yangında canı yanan herkese yardım etsin. Bu iktidara faiz belasını anlatmak ne kadar garip bir durum değil mi? Geldiğimiz noktada reel sektör ölüyor, rantiye ise bayram ediyor. sanki ekonominin üzerinde Kastelli’nin ruhu dolaşıyor!