Yüzyılın zehiri: Mısır şurubu
Şekerlemelerden her türlü tatlıda,bisküviden çikolatalara,hazır kekler,gazlı içeceklerde,meyve suyundan meyveli içeceklere,soframızdan eksik etmediğimiz ketçaplarda,dondurmalarda,salata soslarında,piyasada satılan nar aromalı ekşilerde ve işlenmiş hazır gıdalarda,içeceklerde ve daha bir çok üründe kullanılan ve piyasada mısır şurubu olarak da bilinen nişasta bazlı şeker bir çok uzman tarafından da insan sağlığı açısından sakıncalı olarak nitelenen bu ürünün kullanımı son yıllarda oldukça yaygınlaşmıştır.
Nişasta bazlı şekerin bir çok ürünün üretiminde kullanımının artması ile birlikte şekere bağlı hastalıklarda artmaya başlamıştır.
Peki;Rafine beyaz şeker yani şeker pancarından elde edilen şeker ile NBŞ arasındaki fark nedir?Bir çok ürünün üretilmesinde katkı maddesi olarak pancar şekeri yerine Mısır’dan elde edilen yüksek fruktozlu mısır şurubu kullanılmaktadır.Son zamanlarda adı Mısır Şekeri olarak değiştirilerek ve daha da sevimli hale getirilmek istenmektedir.
Tıp dünyasındaki bir çok uzman Mısır Şurubunu kolay erişilebilen yüzyılın zehir’i olarak nitelendirmektedir.
Mısır’dan elde edilen Yüksek fruktozlu mısır şurubu en tehlikeli ürün olarak nitelendirilmektedir.
Ayrıca;Nişasta Bazlı Şeker üretimin de kullanılan Mısır’ın da GDO’lu olması ihtimali de durumu daha tehlikeli bir hale getirmektedir.Özellikle her yaş grubunun her fırsat da tükettiği meyve sularında,ekmek’de,tatlılarda kullanılan mısır şurubunun en belirgin özelliği doyurmak yerine daha çok açlık hissi vermesidir.Daha çok acıktırarak daha fazla yemek yemek istememizin başlıca nedenlerindendir.
Tükettiğimiz gıdalarda şekerin fazla olması;başta kalp rahatsızlığı,kanser gibi kronik hastalıkların nedeni olan insülin direncini,kilo verememeyi, iltihaplanmayı teşvik edip olumsuz etkisi vardır.Mısır şurubunun ucuz ve gıda ürünlerinin raf ömrünü uzatmada etkin olmasından dolayı kullanımı yaygınlaşmaktadır.
Mısır şurubunun bu kadar sakıncalı bir ürün olmasına rağmen kullanımının da bu kadar yaygınlaşmasına kimler neden ve nasıl göz yummaktadır.Bu ürünün üretilmesinde kimler büyük kazançlar sağlamaktadır.
Nişasta Bazlı Şekerin üretiminin yaygınlaştırılmasıyla birlikte ‘’şeker’’’in fiyatı oldukça düşmüştür.Tatlandırıcıların fiyatının düşmesi ile birlikte gazlı içecek ve hazır yemek üreten firmalar büyük kazançlar elde etmeye başladılar…Çünkü;3 kilo yapay tatlandırıcı 750 kilo şekere denk düşmektedir.İşte bundan dolayı da yapay tatlandırıcıların kullanımı daha da artmaktadır.
İşin ilginci; Türk Gıda Kodeksinde hangi gıda maddesinde hangi oranda yapay tatlandırıcı kullanacağının belirtilmesine rağmen,çok sayıda üründe yapay tatlandırıcı kullanılmakta ve ambalajlarının üzerinde ne kadar kullanıldığı hakkında bir bilgiye rastlanamamaktadır.
Geçtiğimiz yıl Nişasta Bazlı Şeker kotası 312 bin 500 tona çıkarıldı.Böylece 320 bin ton Nişasta bazlı şeker üretimi ile 27 ülkeden oluşan AB’nin üretiminin yüzde 40’ının tek başına üretmektedir.Asıl korkunç olanda bu zaten…Almanya’da 56 ton,İspanya’da 53 bin ton,İtalya’da 32 bin ton..
Sadece bu üretim rakamları bile Cargill gibi dünya devlerinin gözünü Türkiye’ye dikmesi için yeterli değil mi?