Ece’lerin Hillary film çekesiymiş
GAFFAR YAKINCA / AYDINLIK GAZETESİ YAZARI
Haftanın en ilginç haberi Hillary Clinton’un güneyimizde beslediği dişi teröristler ile ilgili bir film çekme planıydı. Küresel şebekenin lider kadrosunda yer alan Bayan Clinton’ın PKK’ya olan özel ilgisi yeni değil. ABD Dışişleri Bakanı olduğu dönemde YPG’nin silahlandırılması konusunda son derece kararlı idi. Bir yandan Ahmet Davutoğlu gibi kankaları ile otuz iki diş el şaplatmalı pozlar verirken diğer yandan YPG’yi en gelişmiş silahlarla tepeden tırnağa teçhiz ediyordu.
Bayan Clinton, 2016 yılındaki seçimi kaybettikten sonra kadın hakları ayağına dünyadaki bilumum “solcu” hokkabazın sırtını sıvazlayıp, “demokratik” kalabalıkları efsunlamakla meşgul oldu. Amerikan maması için Hanımefedi’nin eteklerine sürtünen yılışıklardan biri de bizim “devrimci” Birikim-Birgün ekolünün temsilcisi Ece Temelkuran’dı. Hillary Hanım, kimi neyle besleyeceğini iyi bilir. Ece’nin de maması tatlı gelmiş olmalı ki Türkiye’ye küfür etme konusunda bir çığır açtı. Ondan öncekiler bu işi Batılı gazetecilerin çanak soruları ile yapardı, Ece üşenmedi, kitabını yazdı.
“Diktatör Erdoğan ülkemi çaldı” diye salya sümük ağladığı kitap, zaten küreselcilerin özel siparişidir, içinde Hillary Hanım’ın bilmediği bir şey olduğunu sanmıyorum. Ama Ece’nin bir önceki romanında üçüncü sınıf göndermeler ile anlatılan kuğuların ilgisini çekmiş olduğuna eminim. O kuğular, Ankara’daki Kuğulu Park’ın sakinleriymiş. Hillary Hanım, bir dahaki görüşmelerinde oraya üç beş yüz metre mesafede bir başka park var, onu da soruversin arkadaşına. Sorsun ve Güvenpark’ın yerini iyice bellesin. Çünkü, 2016 Martında o parkta 37 insan vahşice öldürüldü. Öyle böyle bir vahşet değil, itfaiyeciler ağaçlardan ceset parçaları toplamıştı… Bir pazar akşamı evine dönen sıradan insanların parçaları… Bomba ile öldürüldüler. Bombacı Seher Çağla Demir, Hillary’nin filmini çekeceği dişilerden biriydi. HDP tarafından devşirilmiş, YPG tarafından sivil insanları öldürsün diye eğitilmişti. Filme belki bu alçağın hikayesini de koymak ister. Senaryoyu uçamayan kuğulara ağlayarak başlatıp, bomba ile öldürülen ODTÜ öğrencilerinin cesetleri başında halay çekerek bitirirler.
Tabi bu ancak ikinci filme dair bir proje olabilir. Şimdi çekilecek olanın öyküsü belli. Çünkü anne kız Clinton’lar, dişi teröristlerin propagandasını yapacakları ilk film için Gayle Tzemach Lemmon’un yazdığı “Kobani’nin kızları: Bir isyan, cesaret ve adalet öyküsü” adlı kitabın film haklarını almışlar. Yahudi yazar Lemmon, Dış İlişkiler Konseyi adlı yeni faşist örgütün kıdemli bir üyesi. Trump’ın Agfanistan ve Suriye’den asker çekme planlarına en sert şekilde karşı çıkmış bir isim. Suriye konusunda Rusya ve Türkiye’yi de aynı sertlikte eleştiriyor. Lemmon’a göre Türkiye dolaylı olarak DEAŞ’a yardım ediyor! Anlayacağınız, Lemmon ile Clinton, deyim yerinde ise “aynı yolun yolcusu”.
Clintonların bu girişimi, küreselci liberalizmin Biden’ın başkanlığı ile giriştiği huruç harekatının bir parçası olarak görülmeli. 2016’dan beri üst üste yenilgiye uğrayan küreselciler, şimdi yeni faşizm ideolojisi ile teçhiz edilmiş olarak dünya siyasetine geri dönmeye çalışıyorlar. Bu ideolojinin ihraç mallarından biri “girlboss türü global feminizmdir”. Girlboss’un Türkçe’deki tam karşılığı kız patron. İsim, 2014 yılında çekilen bir Netflix dizisinden geliyor ve erkekler ile eşit olmayı salt para kazanıp güçlü olmak zanneden, bu uğurda her türlü kötülüğü ve ahlaksızlığı yapabilen kadın karakteri olarak tanımlanıyor. Yani aslında, işgal ve katliam politikalarının başını çeken Bush’tan tek farkı kadınlığı olan Bayan Clinton’un durumuna uyuyor.
Suriye’de elde keleş poz veren dişi katil sürüsünün özgürlük kahramanları olarak cilalanması da işte bu girlboss feminizminin bir uzantısı. Balıkesir’de üniversite okurken HDP (o zamanki BDP) örgütüne gitmeye başlayan Seher, ailesi ile ilişkiyi kesip Kobani’ye geçiyor. Orada aldığı eğitimle “güçlü ve özgür bir kadına” dönüşüyor. O kadar güçleniyor, o kadar özgürleşiyor ki sonunda gelip Ankara onlarca masum insanı katlediyor. Özgür kadın Seher, sadece feminist değil aynı zamanda komünist de, çünkü sivilleri öldürürken din, dil, ırk, yaş vs ayrımı yapmıyor!
Bayan Clinton çekeceği filmde gerçeklerin yüzde birini bile anlatsa Suriye Kürtlerinin Türkiye’ye daha çok yaklaşmasına, bağlanmasına yol açacağına eminim. Bunun için kendi katkısı ile yaşanan rezaletleri nasıl makyajlayacağını merakla bekliyorum.
***
Dostumuz Salih Tuna’dan iyi sağlık haberleri geldi. Kendisine geçmiş olsun ve hoş geldin diyorum. Yazılarının yokluğu hissedilmişti. İyi insanlar, uzun yaşasınlar.