Dolar 34,5261
Euro 36,1556
Altın 2.963,72
BİST 9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Adana 17°C
Yağmurlu
Adana
17°C
Yağmurlu
Cum 22°C
Cts 14°C
Paz 13°C
Pts 14°C

Yüz yıl beklenen düğün/ Gaffar Yakınca yazdı

Yüz yıl beklenen düğün/ Gaffar Yakınca yazdı
17 Haziran 2021 13:54
A+
A-

AYDINLIK GAZETESİ’NDEN ALINMIŞTIR

Geçen salı günü, Karabağ’da otuz yıldır boynu bükük bekleyen har-ı bülbül çiçeğinin nihayet gülerek açtığını gördük. İşgalcileri vatan toprağından kovan ordunun muzaffer baş kumandanı İlham Aliyev ve onun en büyük destekçisi, gardaşı, liderimiz Tayyip Erdoğan, Cıdır Düzü’nde buluştular. El ele verdiler ve soysuz haçlı ordularının çizmeleri ile çiğnenmiş mübarek toprağa, namusunu iade ettiler. 

Yayınlanan Şuşa Beyannamesi, hem kardeşliğimizin bir belgesi, hem de bizi yüz küsur yıldır ayrı kaldığımız Asya’daki öz coğrafyamıza kavuşturacak Zengezur Koridoru’nun garantisidir. Böylelikle, yeryüzü Türklüğünün en Batısındaki bu iki devlet, kardeşlik ateşini Karabağ zirvelerinde yükseltmiş oldular. Öyle bir yükseltmek ki bu, dünyanın neresinde bir Türk, bir Müslüman ve bir mazlum varsa, artık sönmeyecek bir umut ışığına sahiptir. Cıdır Düzü’nde kutlanan, mazlumların ve insanlığın bayramıdır. Erdoğan ve Aliyev “Qarabağ şikəstəsi” ile karşılanırken bizim gözlerimizden yaşlar süzülmesi de bundadır. 

Ata toprağımız Karabağ’ın acısını onlarca yıl ciğerimizde taşıdık. Dünyanın en zayıf ülkelerinden biri sayılan, üç milyonluk Ermenistan, Türklüğün böğrüne adeta bir kama gibi saplanmış, sadece Azerbaycan’a değil Türkiye’ye ve tüm Türk dünyasına, bir buçuk milyarlık Müslüman alemine galebe çalmıştı. Bırakın toprağımızı geri almayı, katledilen insanlarımızın hakkını bile arayamıyorduk. “Nasıl olur” diyorduk, “nasıl bu kadar dağınık, nasıl bu kadar yalnız olabiliriz, şu üç kuruşluk işgalcilere nasıl gücümüz yetmez?”

Sebebi çok basitti: Cihanda adalet terazisi dedikleri şeyi çalıştırmak için hak yetmiyordu, iki şey daha gerekiyordu: Güç ve irade. Ve maalesef ikisi de bizde yoktu. Evet, belki Azerbaycan ve Türkiye’yi toplayınca orta sıklet bir güce denk düşüyordu ama Ermenistan’ın arkasına sıralanan emperyalistlerin gücü ile kıyas götürmezdi. Daha önemlisi, gücü kullanacak bir irademiz yoktu. Manzaraya bakın: Bir yanda arkasına bütün süper güçleri almış işgalci Ermenistan. Öte yanda en çok güvendiği, yakın bulduğu kardeşinden bile destek bulamayan yapayalnız bir Azerbaycan.

Güç konusu uzun soluklu bir çalışma ile çözüldü. Türkiye ekonomisinin hala ciddi sorunları vardır ama, dışarıya bağımlılığı büyük oranda azalmıştır. Savunma sanayimiz dünyanın en ileri SİHA’larını ve mühimmatını üretmektedir. S-400 hamlesi, Batı’dan gelebilecek tehditlere karşı güvenliğimizi sağlamıştır. Aynı şekilde Azerbaycan ordusu da geçmişe göre çok daha kuvvetli ve donanımlıdır.

Ancak bugünkü sevincimizi sağlayan asıl kritik faktör vatanı kurtarma iradesidir. 1187’de Salahaddin Eyyubi’de, 1877’de Gazi Osman Paşa’da ve 1919’da Mustafa Kemal’de görülen irade ile aynıdır. 

Elinizde ne denli büyük bir güç olursa olsun, onu kullanma iradesini göstermezseniz başarılı olamazsınız. Salahaddin, Hıttin’de Luzinyalı Guy’u yendiğinde Kudüs 88 yıldır Haçlıların elindeydi. Tüm Haçlı alemi Hristiyan Kudüs Krallığı’nın arkasındaydı ama, sonucu Salahaddin’in iradesi belirledi. 

Gazi Osman Paşa, elindeki güçten on kat daha büyük Rus ve Romen ordularına karşı Plevne’yi savundu. Başka komutanlar ihanet derecesine varan aymazlıklar gösterirken Osman Paşa’nın iradesi, Müslüman Türk şehri Plevne’yi tam 145 gün ayakta tuttu ve büyük bir bozgunu engelledi.

Mustafa Kemal, 1919 yılında çevresindeki umutsuzlara, bedbahtlara kulak verse bugün adına Türkiye dediğimiz bu kutsal vatan ellerimizde olmazdı. Kurtuluş Savaşımız boyunca da kendisine çeşitli anlaşma teklifleri sunulduğunu biliyoruz. Ama Gazi Paşa’da tecelli eden irade, kesin zaferin iradesi idi, düşman Akdeniz’e dökülünceye kadar bu teklifleri elinin tersi ile itti. 

İşte bugün Cıdır Düzü’nü yeniden vatan toprağı yapan, har-ı bülbülün onurunu kurtaran şey de aslında bu iradedir. Uluslararası arenada Azerbaycan’a kurulan kumpaslar, yapılan ayak oyunları anlatmakla bitmez. Aynı şekilde Türkiye’nin FETÖ ile, Batıcı klikler ile elleri kolları bağlanmış, bölgenin en güçlü ülkesi burnunun dibindeki güvenlik sorunlarına müdahale edemez hale getirilmişti. Bunun için Karabağ Zaferimiz, her şeyden önce Türkiye ve Azerbaycan’ın uyanış ve ayağa kalkış hamlesidir. Karabağ’da sadece düşman yenilmemiştir, bizi kendi kabuğumuza hapsetmek isteyen hainler de hüsrana uğramıştır. 

Muzaffer liderlerden biri raks ederken, öteki alkışlarla ona eşlik ediyor. Bir yanda Efelerimiz zeybek oynarken diğer yanda. Qaçaq Nebi’nin süvarileri dönüyor… Kutlanan sadece Karabağ Zaferimiz değil aynı zamanda 15 Temmuz zaferimizdir. Düşmanlarımızın matemi olan bu tablo, bizim yüz yıldır yolunu gözlediğimiz düğünümüzdür.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.