Yoksulluk içinde zengin bir yaşam mı sürüyoruz?
Toplumun tüm kesimleri kendine göre refah içinde bir yaşam sürdürmenin peşinde.
Gerçekte ise öylemi yoksa geleceğimizi de yiyip bitirdik veya borçlanarak mı bu refahı sürdürüyoruz.
Bence herkes her kesim bu soruyu kendine sormalı ve kendi yaşam standart’ını gözden geçirmeli.
Üretime dayanmayan bu zenginleşmenin kaynağı nedir diye sormalıdır
Üretmeden artı değer yaratmadan ,tasarruf etmeden nasıl refah içinde yaşanır tabii ki borçlanarak ekonominin tüm katmanları bu borçlanma yolu ile ayakta kalmaya devam ediyor.
Oysaki ülke tarım sektöründen çıkıp hizmet sektörüne yöneltilmiş halbuki bizim katma değer yaratan sanayi sektörlerine ihtiyacımız var.
Bizim sanayileşmemiz gereklidir. Katma değer yaratan ihracatı geliştirmemiz gereklidir.
Ama işsizlik had safhada vergi sistemi bozuk .
Vatandaş ve esnaf ve de devlet faize çalışıyor.Çiftçi borç batağında ve faiz kıskacında.
Türkiye faize çalışıyor .
Reel kurlar yüksek.
Gelir dağılımındaki eşitsizlik ise kabul edilemez boyutlarda .
Vergilendirmede ise büyük dengesizlikler mevcut.
Ekonomi tamamen sıcak paraya dayalı hale getirilmiş.Bu durumun sürdürülemez olduğu gerçeği ortada olmasına rağmen.
Ancak tüm bunlara rağmen yoksulluk içinde refah bir yaşam tarzı da topluma dayatılmanın ötesinde kabul ettirilmiştir.
Toplumun tüm kesimleri akıl almaz bir şekilde borçlanarak zenginleşme rüyasına kapılmış ve gelecekleri de ipotek altına alınmıştır.
Şimdi soruyorum boğazına kadar borçlanan bir toplumun özgür iradesi olabilir mi?
Aslında yoksulluk içinde refahı yaşadığımız zannettiğimiz durumda yaşanılan şey ise tamamen bir sosyal-sefalettir.
Göçü yönlendirenler büyük şehirlerin varoşlarını yapılan yardımlar ile oy depolarına çevirmişlerdir.
Çılgın değil aslında çılgınlık projeleri üreten bir ülkede iyi gözlemlediğiniz zamanlar sefaletin, uçsuz bucaksız olduğunu göreceğiz.
Halbu ki yapılan araştırmalar yoksullaşan toplumdaki tüm sefaleti gözler önüne seriyor.
Yoksullaşan halkımız; temel gıda ihtiyaçlarını, barınma ihtiyaçlarını dahi borçla finanse ediyor yapılan araştırma sonuçlarına göre.
Ferdi kredi borcunu ödeyemenlere her ay 63.700 , kredi kartı borcunu ödeyemenlere her ay 99.478 , senetlerini ödeyemenlere, 91.658 ve çeklerini ödeyemenlere 56 bin kişi katılıyor.
Bunun anlamı : her iki dakika da 5 kişi kredi kartı, 4 kişi senet , 3 kişi ferdi kredi ve 2 kişi çek borcunu ödeyemediği için yasal işleme maruz kalıyor.
Nasıl bir zenginlik içinde yaşıyoruz sanırım anlamışınızdır.