CHP’nin ‘derin yarası’ / Gaffar Yakınca yazdı
En kolayı başkasının yerine özür dilemektir. “Başında bulunduğum partinin geçmişteki hataları için…” diyor ya hani Kılıçdaroğlu, onu diyorum işte. Sen boş ver geçmişteki hataları günahları da bugün yaptıklarının hesabını verebiliyor musun acaba, bir bakalım?
Gündeminle, söyleminle, eyleminle… her şeyinle PKK’nın elinde esir olmuşsun, PKK’nın sivil ayağı ne talimat verirse onu uyguluyorsun, YPG/PKK terörist değil vatanseverdir diyorsun, hendek kazan katilleri “arkadaşlar” diye bağrına basmaya kalkıyorsun… Bunları itiraf etmeye sıkletin yetmediği için Dersim teraneleri okuyorsun!
Teşkilatların FETÖ’nün yol geçen hanı olmuş, 15 Temmuz’a tiyatro diyorsun, teröristlere özgürlük için beş yüz kilometre taban tepiyorsun, KHK buluşması adı altında terör dayanışması örgütlüyorsun… Bunlarla yüzleşmeye yüreğin yetmediği için Kürtler, Aleviler diye olmayan soruna don biçiyorsun!
“Bir kişi bile işten çıkarılmayacak” diye “namus” sözü vermişsin, İBB’yi alır almaz 13 bin işçiyi -sırf senden farklı düşünüyor diye- kapının önüne koymuşsun, namus anlayışın bunları tamir etmeye yetmediği için kalkıp yüz yıl öncenin konularını pişirip servis ediyorsun!
Derin yaralarla yüzleşeceklermiş de, toplumun travmalarını onaracaklarmış da… Bu milletin travması yok Kemal Bey, travma derin yara falan varsa CHP’de var, sizde var. Üstelik böyle seri bir şekilde seçim kaybetmeye devam ederseniz daha da derinleşecek. Sizin olmayan işlerden özür dileyip, af buyurun, “el parasıyla hovardalık…” edeceğinize, şapkanızı önünüze koyup düşünün, “bugün neyi yanlış yapıyoruz da bu halk bize itibar etmiyor” diye.
Z Kuşağı kime oy verecek?
Aşağılık duygusu ile malul bir entelijansiyamız var. Batı’dan kavram ithal etmeye bayılıyoruz. Z kuşağı da böyle bir herze işte. Ne ülkenin sosyolojisine uyuyor ne de toplumun psikolojisine. Ama olsun, Batılılar öyle isim takmış ya, bizim akıl fukarası “entelimiz” de mutlaka öyle diyecek. Papaz okullarında, türedi kolejlerde gavur terbiyesi ile talim ettirdiği evladından başka genç görmemiş, tüm ülkeyi de öyle zannediyor.
Hal böyle olunca, bayılıyorlar fantezi kurmaya: Gençler Erdoğan’ı istemiyorlarmış! Kimi istiyorlarmış peki? Oyun konsolu dağıtacak Kemal Amca’yı mı, 90’lardan kalma külhanbeyi Meral Teyze’yi mi, yoksa öğrenci biletine zam üstüne zam çakan, otobüsü metrobüsü felç eden müteahhit Ekrem Dayı’yı mı?
Küresel liberalizm 90’lı, 2000’li yıllar boyunca siyasetten kovduğu gençleri bir süredir yeniden siyasete çağırıyor. Neden? Çünkü o zaman politiklerdi, siyaset yaparlarsa küresel ağaların tekerine çomak girebilirdi. Bugünse dijital dünyanın sanal oyuncakları ile ahmaklaşmış bir kuşak elde ettiklerini düşünüyorlar. Muhayyel bir “çok kültürlü” dünya ve uyduruk bir “özgürlük” söylemine hapsettikleri gençleri istedikleri yana çekebilecekleri fikrindeler.
Acaba gerçekten öyle mi? Başka ülkeleri bilemem ama Türkiye’deki gençlerin durum pek de öyle görünmüyor. Misal, Teknofest’leri dolduran yüzbinlerce genç bu tanıma pek uymuyor. CHP’nin FETÖ’ye destek toplantılarını basan gençler de anlatılan Z Kuşağına pek benzemiyorlar. Karşımızda okuyan, yazan, tartışan, değerlerine sahip çıkan ve en önemlisi üreten, üretmek isteyen muazzam bir gençlik var. Memleketin gerçek hayatına dokunmak istiyorlar ve doğrusu bunu bizim kuşaklarımızdan çok daha iyi yapıyorlar.
Bütün ufkunu seçimin matematiğine hapsetmiş olan muhalefet bu gençleri görmüyor. Bunun için Kılıçdaroğlu’nun gençlere önerdiği yol gerçekten ibretlik. O yolun sonunda en çok Tiktok fenomeni ya da Instagram ünlüsü olabiliyorsunuz. Ömrünüzün en verimli yıllarını dijital haramilere kaptırıyorsunuz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise gençlere seslenirken bir medeniyet vizyonu çiziyor. Gençleri o vizyonda en önde yer almaya çağırıyor. “Yeni bir dünya kurulacak, Türkiye o dünyanın lideri olacak, gençlerimiz de bu dünyanın en ön saflarında, en üst mevkilerinde yer alacaklar” diyor.
Bir yanda tabletli Z kuşağı, öte yanda Asım’ın nesli. Gençlerin ve Türkiye’nin kurtuluşunun ne tarafta olduğunu söylemeye gerek var mı? (Kaynak: Aydınlık)