Çin Büyükelçisi Liu Shaobin Aydınlık’a konuştu: Küresel ve bölgesel sınamalara ortak yanıt vermeliyiz
Elçi Liu Shaobin, ikinci yüzyıl hedeflerine ulaşmaya çalışan Çin ile yüzüncü yıla yürüyen Türkiye Cumhuriyeti’nin, insanlığın ortak kaderine yapabileceği katkılara dikkat çekti.
Yakup Aslan
Türkiye ve Çin halklarının binlerce yıllık dostluğunu hatılatan elçi, ‘Ülkelerimiz arasında karşılıklı olarak genişleyen etkileşim, halkların birbirini doğru anlamasını sağlıyor, ilişkilerimizin toplumsal temellerini sağlamlaştırıyor.’ dedi.
Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Liu Shaobin, Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin diplomatik ilişkilerinin 50 yıllık serüvenini Ulusal Kanal İç Yapımlar tarafından hazırlanan “Stratejik Yükselişin Hafızası” belgeselinde değerlendirdi. Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti diplomatik ilişkilerindeki kilometre taşlarını, Ankara-Pekin ilişkilerinin stratejik önemini, Kuşak ve Yol Girişimi’nde Türkiye’nin konumunu, Türkiye-Çin ilişkilerinin geleceğine ilişkin soruları yanıtladı.
‘TEKRAR EL ELE VERDİK’
- Sayın Büyükelçi, Ankara ve Pekin arasındaki diplomatik ilişkilerin 50. yılını geride bıraktık. Geçen 50 yıl içerisindeki gelişmeleri ve stratejik dönemleri nasıl sıralıyor, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu süreçte geride bıraktığımız yılı değerlendirmek çok önemlidir. 50. yıl dönümü, her iki ülke için de geçmişi geleceğe bağlayan aynı zamanda geçmişteki tecrübelerimizi yarına taşıyan çok önemli bir tarihi nokta sayılmaktadır.
50 yılda Çin-Türkiye ilişkilerinde son derece olağanüstü bir yolculuk kaydedildi diyebiliriz. Elimdeki kitaba baktım, bu kitapta ilişkilerimiz kurulduktan sonraki 50 yıl içerisindeki büyük tarihi olaylar kaydediliyor ve bu kitapta yazılan her olay önemli. İki ülkenin birlikte attığı her adım çok önemli, gerek üst düzey karşılıklı ziyaretler, gerekse başta ekonomi ve ticaret olmak üzere somut alanlardaki iş birliğimizde yapılan atılımlar… Ama özetlemek gerekirse tabii her şeyden önce 4 Ağustos 1971 tarihinde iki ülkenin resmi olarak diplomatik ilişkiler kurması ve ilişkilerimizde yepyeni bir sayfa açması tarihi bir olaydı.
Bu olay, eski kadim İpek Yolu ile bağlanan, zaman ve mekânın mesafelerini geçerek, tekrar el ele vererek birliktelik yolculuğuna başlamamızın bir göstergesidir. İkincisi ise 2010 yılında iki ülkenin ilişkilerinin seviyesini daha da yükselterek Çin-Türkiye stratejik iş birliği ilişkisi kurmaya karar verdik. Bu da ilişkilerimizde yepyeni bir dönemin açıldığının göstergesi sayılıyor. Son yıllarda devlet başkanımız Sayın Xi Jinping ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ortak stratejik yönlendirmeleri sayesinde, ülkelerimiz arasındaki iş birliğini derinlemesine geliştirerek çok daha büyük mesafeler kaydedilmesini sağladık.
Özellikle vurgulamak gerekirse aniden ortaya çıkan Kovid-19 pandemisi karşısında Çin ve Türkiye kararlı bir şekilde birbirine destek sağlayarak yardımlaştı. Özellikle pandemi ile mücadele çerçevesinde aşı konusundaki iş birliğimiz kesinlikle tarihi bir olay sayılmalıdır. Bu nedenle şu anda yeni bir tarihi başlangıçta bulunurken, Çin ve Türk tarafı ile geleceğe doğru bakarak, iki devlet başkanının mutabakata vardıkları önemli hususların takipçisi olarak, elimize geçen bütün önemli fırsatları teker teker değerlendirerek, Çin-Türkiye stratejik iş birliği ilişkilerinde çok daha büyük mesafelerin kaydedilmesini sağlamaya hazırız.
‘DOSTLUĞUMUZ BİNLERCE SENEYE DAYANIYOR’
- Sayın Büyükelçi, coğrafi olarak birbirine uzak ülkeler olmalarına rağmen, Türk ve Çin kültürünün şaşırtıcı derecede ortaklık gösterdiğine şahit oluyoruz. İki ülke arasındaki kültürel benzerlikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çin’de şöyle bir atasözü var, “İki ülkenin ilişkilerinin anahtarı, iki ülke halklarının yakınlaşmasından geçer” diye. Türkiye’de de benzer bir atasözü var “Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur”. İki ülkenin dostluk ilişkilerinin ve iş birliğinin temelleri, o iki ülkenin halklarından geçiyor.
Çin ve Türkiye ilişkilerinin diplomatik olarak 50 yıllık bir geçmişi var ama iki ülkenin kadim dostluk ilişkileri binlerce sene öncesine dayanıyor. Kadim İpek Yolu’nun Batı ve Doğu ucunda bulunan, büyük medeniyet geçmişi olan Çin ve Türkiye arasındaki kültürel ve beşeri ilişkiler ve etkileşim gerçekten son derece eski dönemlere dayanıyor.
26. ŞEHRİMİZ KARDEŞ
Özellikle diplomatik ilişkiler kurulduktan sonra iki ülke arasındaki kültürel ve beşeri alanlardaki iş birliği sürekli olarak genişletiliyor. Artık kültür, bilim, teknoloji, eğitim, spor ve turizm gibi her alana genişlemiş durumda. Şu anda Çin ve Türkiye arasında 26 çift kardeş şehir ve eyalet ilişkileri bulunuyor. Ülkelerimiz karşılıklı olarak kültür ve turizm yılları ilan ederek, iki ülke halklarının birbirini daha yakından tanımasını sağlamakta. Elimde olan bilgilere göre pandemi öncesinde Türkiye’ye gelen Çinli turist sayısı 40 bini geçmiş durumda. İki ülke halklarının karşılıklı olarak diğer ülkenin kültürünü, dilini öğrenme hevesi ve ortamı da her geçen gün artıyor. Şu anda Çin’in Türkiye’de açtığı dört Konfüçyüs Enstitüsü, Türk halkının Çince öğrenmesi, Çin kültürünü tanıması için yeni pencereler haline geldi, her iki ülkede de onlarca üniversitede karşı tarafın dili ve kültürü ile ilgili bölüm ve branşlar açıldı. Bu sene, diplomatik ilişkilerimizin 50’nci yıldönümü vesilesiyle Pekin’de Yunus Emre Türk Kültür Merkezi açıldı. Ülkelerimiz arasında karşılıklı genişleyen etkileşim, Çin ve Türk halklarının birbirini doğru bir şekilde anlamasını güçlü bir şekilde sağladı ve ilişkilerimizin toplumsal temellerini güçlü bir şekilde sağlamlaştırdı.
Pandemi ortaya çıktıktan sonra Çin ve Türkiye çeşitli yollarla birbirine destek sağladı, iki ülke halkları sosyal medya platformlarında gönüllü bir şekilde birbirine destek verdiler. İki ülkenin kardeş şehirleri birbirine yardım eli uzattı ve pandemi ile mücadelede tıbbi malzemelerin tedariki ve mücadele tecrübelerinin paylaşımı gibi alanlarda çok verimli iş birliği yapıldı. Türk tarafının ihtiyaç duyduğu en acil anlarda yanlarında olduk ve bu da “Pandemi acımasız ama insanlar yardımseverdir” sözünün özündeki dostluk duygusunu gösterdi.
ORTAYA ÇIKARILMAYI BEKLEYEN POTANSİYEL
Aynı zamanda şunu da söylemeliyiz ki Çin ve Türkiye’nin kültürel ilişkilerinde ortaya çıkarılmayı bekleyen çok ciddi bir potansiyel var, bu da ortak çaba göstermemizi gerektiriyor.
Birincisi ülkelerimizin nesnel bir şekilde birbirine bakmasını sağlamalıyız ve doğru bir şekilde karşılıklı anlayışın pekiştirilmesi için doğru yönlendirmeler yaparak doğru bilgilerin iletilmesi ve sağlıklı, olumlu bir toplumsal kamuoyu ortamını oluşturmamız gerekiyor. Tabi bu konuda Ulusal Kanal her zaman çok olumlu bir rol oynuyor, ikincisi daha zengin daha çeşitli kültürel ve beşeri etkileşim programı yapmalıyız. Bu şekilde iki ülke halklarının gönüllerini daha fazla yakınlaştırabiliriz.
Şubatta Beijing Kış Olimpiyatları perdelerini açacak ve Türkiye’nin kış sporları alanındaki sporcuları, umarım olimpiyatlarda en iyi performanslar ile sürekli daha büyük başarılara imza atabilirler.
Üçüncüsü iki ülkenin medya kurumları arasındaki iş birliği genişletilmeli ve iki ülkenin dostluğu için daha fazla pozitif enerji katmaları sağlanmalı, bu nedenle biz her zaman iki ülkenin radyo, televizyon, haber ajansı, gazete, yeni medya ve kitap basımı alanında daha fazla iş birliği yapılmasını teşvik ediyoruz, bu sayede karşılıklı ilişkiyi dostlukla pekiştirerek aramızdaki yanlış anlaşılmaların giderilmesini sağlayabiliriz.
‘TÜRKİYE’Yİ ÖTEDEN BERİ KUŞAK YOL ORTAĞIMIZ GÖRÜYORUZ’
Çin ve Türkiye, Kuşak Yol girişiminin Orta Koridor girişimi ile uyumlaştırılmasına dair mutabakat muhtırası imzaladı. Bu kadim İpek Yolu ile bağlanan dostluk ilişkilerimizde yepyeni bir sayfa açtı.
- Türkiye’nin Kuşak Yol Girişimi’ndeki konumu üzerinde durmak istiyorum, Türkiye’nin bu girişimdeki yeri ve önemi Pekin tarafından nasıl değerlendiriliyor?
Türkiye, Bölgede ve İslam dünyasında büyük ve önemli bir ülke. Yükselen piyasa ekonomisinin ve G20’nin çok önemli üyesi, bunlarla birlikte Bir Kuşak Bir Yol’un inşasında önemli bir güzergâh ülkesidir. Bu nedenle Çin tarafı Türkiye ile ilişkilere çok büyük önem vermekte.
Çin, Türkiye ile uluslararası ve bölgesel meselelerde koordinasyon ve iş birliğine de çok büyük önem veriyor. Şu anda Çin kendi birinci yüzyıl hedefini gerçekleştirmiş durumda yani biz Çin topraklarında her yönü ile orta düzeyde bir refah toplumu inşa etmiş bulunmaktayız. İkinci yüzyıl hedefimize doğru yolculuğumuza başladık yani her yönü ile tamamen modernleşmiş bir sosyalist ülke inşa hedefi. Aynı şekilde Türk halkı da Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümüne yönelik olarak 2023 hedeflerini gerçekleştirmek için büyük çabalar sarf ediyor. Bu nedenle hem Çin hem Türkiye çok parlak vizyona ve perspektife sahip ülkeler.
‘TÜRKİYE KUŞAK YOL’DA STRATEJİK KONUMDA’
Türkiye Avrupa’yı Asya’ya bağlayan çok önemli, son derece stratejik bir coğrafi konumda bulunuyor. Türkiye hem G20 ve OECD’ye üye bir ülke, hem de AB’nin aday ülkesi ve AB ile Gümrük Birliği anlaşması imzalamış bir ülke. 2020 yılında Türkiye, pandeminin getirdiği zorluklara rağmen yine de ekonomisinde pozitif büyüme kaydeden az sayıda ülkeden biridir. Çin tarafı, Türkiye’nin ekonomik gücü, coğrafi avantajları ve özellikle ekonomik büyümedeki güçlü, dayanıklı duruşuna büyük önem veriyor ve Türkiye’yi öteden beri Kuşak Yol çerçevesinde önemli bir iş birliği ortağı olarak görüyor. Aslında tarihe geçecek şu önemli olay da vardı: 2015 yılında Çin ve Türkiye, Kuşak Yol girişiminin Orta Koridor girişimi ile uyumlaştırılmasına dair mutabakat muhtırası imzaladı. Bu kadim İpek Yolu ile bağlanan dostluk ilişkilerimizde yepyeni bir sayfa açtı. Çin ve Türkiye, Kuşak Yol’un ortak inşası sürecinde çağın gerekliliklerine sürekli adapte olarak birçok somut meyveler elde etti.
DEMİR YOLU SEFERLERİ
Somut örnekler vermek gerekirse, geçen yıl pandeminin getirdiği zorluklara ve vurduğu darbelere rağmen, Xian’dan başlayarak İstanbul’da son bulan Çin Avrupa tren seferleri çift yönlü olarak başladı ve normal bir şekilde işlemeye başladı. Bu şekilde iki ülkenin ürettiği mallar arasında çok hızlı bir şekilde ulaşım ve dolaşım sağlandı. Bu da pandemi dönenminde iki ülke ve güzergâh ülkeler arasında sağlık İpek Yolu’nun inşası için ve pandemi ile ortak mücadele için önemli bir rol oynadı.
‘YATIRIMLAR HAYAT BULUYOR’
Başka bir örnek de verelim: daha öncede yerinde incelemede bulunduğum önemli bir proje, Türkiye’de ilk ve tek, tam entegre ve tam zincirli güneş paneli fabrikası vardı, Ankara’da 500 megawatt üretim kapasitesine sahip olan bir güneş paneli fabrikası inşa edildi. Bu da Türkiye’nin resmi olarak tamamen kendisinin sahip olduğu ilk tam entegre güneş enerjisi paneli üretim zincirine sahip olmasının bir delili oldu. Bunun dışında Huawei şirketimiz, en büyük ikinci denizaşırı araştırma geliştirme merkezini Türkiye’de kurdu. Yine diğer akıllı telefon markalarımız Xiaomi, Oppo ve bizim beyaz eşya devimiz Haier, Türkiye’ye gelerek fabrikalarını buraya kurdular ve Türkiye’nin kendi teknolojik kalkınması ve teknoloji devrimi için de güçlü bir destek sağladılar. Bu da “Dijital İpek Yolu” iş birliğimizin çok önemli birer göstergesidir. Özetle, Kuşak Yol çerçevesinde Çin ve Türkiye iş birliğinin perspektifi ve vizyonu gerçekten çok geniş ve parlaktır. Umarız Çin ve Türkiye arasında Kuşak Yol çerçevesinde, yüksek kalitede iş birliği daha fazla yapılabilir ve kendi ülkelerimizin ulusal kalkınma stratejilerini uyumlaştırma süreci daha da hızlandırılabilir.
DÖRT BAŞLIK: SAYGI, KUŞAK YOL, ULUSLARARASI ETKİ, DAYANIŞMA
- Ankara ve Pekin’in ortak stratejik adımlarının bölgesel hatta küresel ölçekte dengeleri değiştireceği yorumları yapılıyor. Siz Türkiye Cumhuriyeti ve Çin Halk Cumhuriyeti ilişkilerinin arzu edilen seviyede olduğunu düşünüyor musunuz?
Şu anda dünya düzeninde yüzyılın en büyük değişimleri ve yüzyılın en büyük pandemisinin etkileri, birbirini etkileyerek yükseliyor ve uluslararası koşullarda çok ciddi değişiklikler meydana geliyor. Tarih bize şunu gösteriyor: barış, kalkınma, adalet, hakkaniyet, iş birliği ve ortak kazanç, her zaman insanlık için doğru bir yoldur.
Hem Çin hem Türkiye gelişmekte olan iki büyük ülke ve yükselen piyasa ekonomilerinin temsilcileridir. Her iki ülke de dünyanın ve bölgelerinin barışı ve istikrarı için her zaman büyük çaba sarf ediyor. Bu durum, ülkelerimizin, ilişkilerimizi her zaman stratejik ve uzun vadeli açılardan değerlendirmeleri ve ele almalarını gerektiriyor.
Tabii, Çin-Türkiye ilişkileri geçtiğimiz yıllar içerisinde her bakımdan çok önemli mesafeler katederek zengin meyveler verdi diyebiliriz ama bölgesel ve uluslararası düzeyde büyük etkilere sahip olan iki büyük ülke olarak aramızda daha fazla iş birliğini ve ilişkilerimizin iki ülke halkları için daha fazla yarar sağlamasını gerçekleştirmek için bence şu dört başlıkta daha fazla adım atmalıyız.
‘İLİŞKİLERİMİZİN SİYASİ TEMELLERİNİ SAVUNALIM’
Birincisi, karşılıklı olarak diğer tarafın temel çıkar ve temel hassasiyetleri konusunda birbirimize saygı duymalı ve anlayış göstermeliyiz ve karşılıklı siyasi güveni pekiştirerek stratejik iş birliğini güçlendirmeliyiz. Aramızdaki sorunları, çelişkileri ve fikir ayrılıklarını uygun bir biçimde kontrol altına alarak ilişkilerimizin siyasi temellerini savunmalıyız. Çünkü bu, Çin-Türkiye ilişkilerinin 50 yılından çıkarılan tarihi dersler ve tecrübelerin özetidir. İlişkilerimizin sağlıklı gelişmesinin ön koşulu.
KUŞAK YOL’UN ORTAK İNŞAASI
İkincisi, somut alanlardaki iş birliğini derinleştirerek her zaman iş birliğimizin potansiyelini açığa çıkarmalıyız. Özellikle Kuşak Yol Girişimini orta koridor girişimi ile uyumlaştırma sürecini derinlemesine hızlandırmalıyız. Kuşak Yol’un ortak inşa sürecindeki iş birliğimizi yüksek kalitede geliştirmekte ısrar etmeliyiz çünkü bu, ülkelerimizin kendi kalkınma stratejilerine ulaşması bakımından çok ciddi anlam taşıyor.
İNSANLIĞIN ORTAK DEĞERLERİ
Üçüncüsü, Bölgede ve Uluslararası toplumda büyük etkilere sahip olan iki ülke olarak, aramızda uluslararası alanlarda daha fazla iş birliği yaparak, özellikle gerçek anlamda çok taraflılık ruhunun yerine getirilmesini sağlamalıyız. Uluslararası toplumla birlikte, uluslararası hukuka dayanan uluslararası sistemi korumaya ve temelinde Birleşmiş Milletler tüzüğü, ilkeleri ve amaçları olan uluslararası ilişkilerin temel normlarını savunmaya, barış, kalkınma, adalet, hakkaniyet, demokrasi ve özgürlük başta olmak üzere insanlık için ortak değerleri korumaya özen göstermeliyiz.
ORTAK KAZANÇ, ORTAK KALKINMA KÜRESEL SORUNLARA ORTAK YANIT
Dördüncüsü, şu anda sürekli olarak ortaya çıkan bölgesel ve küresel sınamalara ortak olarak yanıt vermeliyiz. Şu sıralarda Kovid-19 pandemisinde dalgalanmalar yaşanmaya devam ediyor. Dünya ekonomisinin yeniden canlanma süreci hâlâ çok kırılgan. İklim değişikliğinin getirdiği zorluklar her geçen gün artıyor. Uluslararası ve bölgesel sıcak sorunlar birbirini etkileyerek her geçen gün ön plana çıkıyor. Dünyamız yeni tür dalgalanma sürecine girmiş bulunuyor. Çin ve Türkiye olarak, ortak kazanç ve ortak kalkınma anlayışıyla hareket ederek, dayanışmayı güçlendirerek, küresel sorunlara ortak yanıt verme noktasında, insanlık için ortak kader topluluğunun inşasını hızlandırmak noktasında ciddi sorumluluklar üstlenmeliyiz. Devlet Başkanımız Sayın Xi Jinping, 76. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oturumunda önemli açıklamalarda bulundu, dünyaya küresel kalkınma inisiyatifini ortaya koymayı önerdi, uluslararası toplum bu küresel kalkınma inisiyatifini çok olumlu değerlendirdi ve birçok ülke destek verdi. Umarız Türk tarafı da bir an önce Küresel Kalkınma inisiyatifine katılır.
DIŞ TİCARET HACMİ 9,2 TRİLYON DOLAR
“Kuşak Yol başlığına gelirsek şu anda bu inisiyatifin ortaya konulmasının üzerinden sekiz sene geçti ve dünya çapında 140’tan fazla ülke ve uluslararası kuruluş, Kuşak Yol’a destek vererek Çin hükümeti ile çeşitli iş birliği protokolleri ve anlaşmaları imzaladılar. Şu anda Kuşak Yol güzergâhındaki ülkeler arasındaki dış ticaret hacmi 9,2 trilyon doların üzerinde ve toplam yatırım miktarı ise 130 milyar doların üzerinde seyrediyor. Kuşak-Yol dünyanın en büyük ölçekli ve en geniş katılımlı iş birliği platformu haline geldi.
Peki neden Kuşak Yol inisiyatifinde bu derece başarılara imza atılabildi? Çünkü Kuşak Yol’un ortak inşası sürecinde Çin ve ilgili iş birliği ortakları, her zaman kararlı bir biçimde ortak ve yüksek kalitede iş birliği yapmakta ısrar ediyor. Ortak istişare, ortak inşa ve ortak paylaşım ilkelerini benimsiyor. Açıklık, şeffaflık ve yolsuzluğa karşı bir anlayışı benimsiyor. Yüksek standartlar, insanların yaşam seviyelerini yükseltme ve sürdürülebilir kalkınma olmak üzere iş birliği hedefleri ortaya koyuyor bu nedenle Kuşak Yol’un inşası her zaman çağımızın yeni koşullarına ayak uydurabiliyor.” (Kaynak: Aydınlık)