Yeni nesil şarkıcılar / Latif Bolat yazdı
Türkiyemizde bir “sanatçı” patlaması olduğu konusunu çok uzun zamandan beri düşünüyorum zaten. Neden oluyor da kızı erkeği ile gençlerimiz mesela yapay zeka çalışmalarına ya da uzay bilimlerine eğilim göstermek yerine ille de ‘sanatçı’ olmak gibi hedeflere kilitleniyorlar? Hele hele de istatistiki ve fiili olarak konservatuar bitiren her 100 gencin sadece 2-3 tanesi dişe dokunur derecede bir iş imkanına sahipken?
Gülşen adındaki ‘şarkıcının’ her hafta tekrarlanan marifetlerini istemeden de olsa duyarken, yukardaki soruya cevap aramak gerektiğini düşündüm. Meşhur olmak için en kısa yol ‘şarkıcı’ olmak bugünlerde… Ankara Devlet Konservatuarının gerçek bir konservatuar olduğu günlerde orada ‘şarkıcılık’ eğitimi almış biri olarak, Gazi Eğitim Enstitüsünde yine ‘şarkıcılık’ eğitimi gören biri olarak, Ankara Halk Tiyatrosunda 3 sene boyunca her müzikalde her gece 2 saat şarkı söylemiş biri olarak, 35 senedir ABD’de Carnegie Hall dahil şarkı söylemediği bir salon kalmamış biri olarak, Gülşen hanımı eleştirip hak ettiği cevabı vermek gibi bir hakka sahip olduğumu düşünüyorum.
Sözde sanatçılık meşhur olmanın, milletin tepesine çıkmanın, gelenekleri hiçe saymanın açık bir bileti değildir. Yeni nesil sanatçıların, özellikle de ‘şarkıcıların’ bu konudaki beklentileri, rüyaları, hayalleri geçersizdir.
Özellikle de genç kadın ‘şarkıcılarımızın’ vücutlarını ve cinselliklerini birer savaş malzemesi olarak görüp, sonuna kadar kullanmaya çalışmaları en hafifinden utanmazlıktır. Sesin olmadığı bir şarkıcıda gösterecek bacaklar ya da göğüsler olması onları ‘şarkıcı’ yapmaz. Eger Madonna’yı örnek alıyorsanız, en azından Madonna’da ses ve sanatçılık var… Kaldi ki Amerikan aileleri ve anneleri bile Madonna’nın seks yüklü sunumlarına karşı her vakit seslerini yükseltmişlerdir.
Hayatının yarısından fazlasını Türk müziğine adamış, dünyadaki 50 ülkede şarkılarımızı seslendirmiş bir müzisyen olarak, gerek Gülşen adındaki ‘şarkıcının’ gerekse ona benzeyen ve ses fakiri olan yüzlerce sözde ‘şarkıcımızı’ bir ağabey olarak uyarırım: yarın gösterecek bir vücut parçanız kalmadığı zaman, olmayan sesinizle ne kadar ‘şarkıcılık’ yapacağınızı zannediyorsunuz? (Kaynak: Aydınlık)