Amerika neden batacak? / Hakan Topkurulu yazdı
Yıllardan bu yana “Amerika Birleşik Devletleri dünya hegemonyası son bulacaktır.” diye yazıp çiziyoruz. Bunun teknik olarak nedenlerini sıralamaya çalışıyoruz.
Amerika iki dünya savaşını 900 milyar dolarla yaptı. 1. Dünya Savaşında, savaşa katılmamasına rağmen Büyük Britanya’yı bu kadar para ile finanse etti. Ama 2000’li yıllar dönüşümün başladığı yıllar oldu. 2. Dünya Savaşından sonra karşısına rakip olarak çıkan Sovyetler Birliği sosyalizmden 1950’li yıllarda döndüğü ve büyük mafya çetesi olan Atlantik sistemine karşı üretim silahı yerine, onun silahı olan silahlanma ile karşılık vermeye kalkınca çete Sovyetler Birliği’ni iki kez böldü, açlığa mahkûm etti.
***
Tüm bunlardan ders çıkaran dünya halkları emperyalizme karşı insanlığın silahıyla mücadele etmeye başladı. Çin Halk Cumhuriyeti, Dünya Ticaret Örgütü’ne üyeliğini kabul ettirerek emperyalist sisteme karşı ayakta durmaya başladı. Sosyalizm üretiyor ve Atlantik sistemi bu üretilenleri almak zorunda kalıyordu.
Peki, Amerika neden batacak? Hiç mi şansları yok? Bu kadar üniversiteleri var. Bu kadar thinktank (düşünce kuruluşları) var. Buralara çok büyük paralar harcıyorlar. Nobel Ödüllerinin neredeyse yarısı her yıl Amerikalı bilim insanlarına gidiyor. Bizdeki gibi neredeyse tüm ülkelerde Batı severler var. Bunlar Amerika için tüm benliklerini vermeye hazırlar. Yine mi batacaklar.
2008 yılında batan Lehman Brothers bankasından sonra yine bankacılık için çok katı kurallar koymuşlardı. Yeter ki sistemleri batmasın, sonsuza kadar devam etsindi. Bankaları yine batmaya başladı.
***
Ama başlığı tekrar ediyorum. Hiç şansları yok, batacaklar. İstedikleri kadar, bin bir türlü istatistik ile ekonomilerinin her adımını kontrol etsinler. Ne yaparlarsa yapsınlar.
Bu kadar kesinlikle neden biliyorum. Nedeni aslında çok basit. Amerika o kadar büyüdü ki. Bu büyüklüğü beslemek ve devam ettirmek bazı koşullara bağlı.
Amerika dünya hegemonyasını devam ettirmek için dünyanın tüm denizlerinde asker ve gemi bulunduruyor. Sadece Türkiye’yi kuşatmak amaçlı Yunanistan’daki, Suriye’de ki üslerdeki askerleri için milyarlarca dolar harcıyor. Suriye’de “kara gücüm” dediği PKK’ya büyük paralar harcıyor. Rusya’yı Ukrayna’da yenilgiye uğratmak için milyarlarca dolarlık silahı Ukrayna’ya akıtıyor. İran’a karşı Hürmüz Boğazında silahlı gemiler, Çin’e karşı Pasifik’te büyük donanma.
Bunlar yetmiyor. Dezenformasyon için medyada binlerce insanı besliyor. Bu beslenenler ufak tefek paralarla hainlik yapmıyor. Müthiş büyüklükte bir dezenformasyon (propaganda) sistemi besleniyor.
Daha binlerce, milyonlarca unsur ABD’nin dünya hegemonyası için ABD bütçesinden besleniyor.
Bu büyük harcamalar üreterek finanse edilemez. Bu büyük harcamalar ancak haraç toplanarak finanse edilebilir.
***
Örneğin bir yarı iletken fabrikası ya da bilgisayar üretimi ya da bugünlerde çok konuşulan yapay zeka ürünleri. Bunları üreteceksiniz ve bu ürünlerin satışından elde edeceğiniz vergi gelirleri ile yukarıda bir kısmını saydığım harcamalara para yetiştireceksiniz. Buna kargalar bile güler. Sanayi ve ticaretten elde edilen karlar bu harcamaları karşılamaya yetmez, yetmiyor.
ABD bütçesi sadece 2022 yılında 1.4 trilyon dolar bütçe açığı vermiştir. Toplam kamu borcu 31 trilyon 410 milyar dolardır. Bu borç azalmamakta, sürekli artmaktadır.
***
Amerika haricinde bir ülkenin bu borç yüküne uzun süre dayanmasına olanak bulunmamaktadır. Japonya ve İsviçre’de bundan daha fazla borçlanma bulunmaktadır. Bu ülkelerde Atlantik sistemine dahil ülkelerdir. Bu ülkelerde de borçlanma sisteme dayanarak sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Burada sorun şudur; Amerika Birleşik Devletleri borçlanabildiği sürece sorun olmaz.
Burada borçlanmanın ne olduğunu doğru anlamak gerekir. Amerika bizim gibi, aşağı yukarı tüm ülkelerde Amerikan dolarının rahatça piyasalarında dolaşmasını serbest bırakmışlardır. İşte piyasalarımızda ve uluslararası ticaretimizde kullandığımız dolarlar aslında bizlerin Amerika’ya verdiğimiz borçlardır.
***
Dünya piyasalarında ve uluslararası ticarette doların kullanımının azalması tüm dünyanın Amerika’ya verdiği borcun azalması anlamına gelmektedir.
Şöyle düşünün; Amerika size kâğıt parçasını boyayarak, üzerine 100 dolar yazarak veriyor. Siz bu kâğıt parçası karşılığında Amerika’ya 100 dolarlık mal veriyorsunuz. Amerika sizin verdiğiniz mal ile hem refah içinde yaşıyor hem de tüm dünyada beslediği silahlı gücünü sürdürebiliyor. Siz bir gün bu borcu Amerika’ya vermezseniz o da bu düzenini sürdüremeyecektir.
İşte bugün Rusya ile Çin aralarındaki ticareti dolar yerine kendi paraları ile yapma kararı almışlardır. Suudi Arabistan Çin’e petrolü petro-yuan ile satma kararı almıştır. İran, Suriye zaten Amerikan ambargosu altındadır. Türkiye bir süredir “liralaşma” stratejisi ile dolarizasyondan kurtulmaya çalışmaktadır. BRICS ülkeleri yeni bir uluslararası ticaret modeli üzerinde çalışmaktadır.
***
Tüm bunlar sonuçta Amerikan sistemine borç para vermeme girişimleridir.
Ancak Amerika artık öyle büyük boyutlarda borca gereksinim duymaktadır ki, bu yönde atılan her adım Amerika’yı sonuna bir adım daha yaklaştırmaktadır. Amerika dünya hegemonyasını sürdürmek için her harcama yaptığında bu sona daha fazla yaklaşmaktadır.
Amerika’nın vücudunda dolaşan kan damarlarına basılan kan her geçen gün azalmaktadır.
Amerika üreterek ve üretim sonucunda Amerikan devletine ödenen bu vergilerle vücudunda dolaşan kanı beslemekten uzaktır. Bu bünye ancak başkasının ürettiğine el koyarak yaşayabilir. Aynı bir mafya çetesinin sanayici ya da tüccar olarak yaşayamayacağı gibi Amerika’da üreterek bu harcamalarını karşılayamaz. El koymak zorundadır. El konulanlar artık direndikleri için Amerika’nın sonu gelmektedir.
Bu son kaçınılmazdır. Amerika üretmeye kalkarsa da batacaktır. (Kaynak: Aydınlık)