Beyaz Zambaklar Ülkesinde / Araştırma-İnceleme
Beyaz Zambaklar Ülkesinde son yılların en çok okunan ve tartışılan kitabı.
Yazarı Grigory Petrov adlı bir Rus papazı.
Döneminin en çok okunan yazarlarından aynı zamanda iyi bir hatip.
Kitap,Atatürk döneminde Türkçeye çevrildi ve uzun zaman da okullarda okutulmuş olup Atatürk’ün en çok etkilendiği bir kitap olduğu gerçeğidir.
Kitap yoksul bir ülke olan Finlandiya’ yı anlatmaktadır.Zaten kitabı baştan sona okuduğumuz zaman da Finlandiya’nın nasıl kalkındığını ve öncelikle de eğitime nasıl önem verdiğini anlayabiliriz.
Finlandiya yoksul bir ülke ilk önceleri İsveç daha sonra da Rusya’nın işgaline uğramış ve Finlilerde Rusları daha çok benimsemiştir.1809 yılından 1917 Ekim devrimine kadar Rus egemenliğin de kalan ülke bu tarihte bağımsızlığına kavuşmuştur.
Kitap ‘’Esaret içerinde bir bataklıklar ülkesi olmaktansa özgür bir beyaz zambaklar ülkesine dönüşmenin’’ stratejisinin uzun hikayesini anlatmaktadır.En gelişmiş eğitim sistemine sahip olması ile ünlenen Finlandiya’nın bugün geldiği durum eğitimi önemsemeyen diğer ülkelere de örnek olmalıdır.
Kitap’daki en çarpıcı bölüm ise aydınlara yaptığı eleştilerdir;
‘’Aydın olmak demek,modaya uygun elbise,şapka giymek ve kolalı gömlek giyinmek değildir.Aydın kesim halkın beyni konumundadır..Halkımız sizleri iyi bir eğitim aldıktan sonra yüksek gelirler elde edesiniz,geceleri eğlenesiniz diye o konuma getirmemiştir.Böyle olanlar gerçek aydın olamazlar ve onlar yozlamıştır’’.
Aydınlar ulusal zekayı geliştirmek,ulusal vicdanı uyandırmak ve ulusal iradeyi güçlendirmek zorundadır’’ demektedir.
Ve Petrov şöyle devam eder ve bu konu daha da yürek yakıcıdır.
‘’Unutmayın ki halkın cehaleti,kabalığı,alkol düşkünlüğü,hastalıklı oluşu,kötü ahlaklı oluşu, bütün bunların oluşu hepsi sizin utancınız ve suçunuzdur!
Diğer bir çarpıcı bölüm ise; ‘’Devletlerin güç ve zaafı,milletlerin ilerleme ve yozlaşması yalnızca devlet adamlarının ehil oluşlarından ve yönetim kabiliyetlerinden veya beceriksizliklerinden kaynaklanmaz.Yöneticiler iyi veya kötü olsunlar,kahraman veya zalim olsunlar,onlar kendi milletlerinin birer yansımasıdır.Onlar milletin ruhunun bir yansımasıdır.Onlar o halk kitlesinin içinde doğmuştur.Bir millet nasılsa devlet adamları da onlar gibidir.İşte bu nedenlerdi ki eskiden beri Her millet layık olduğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur ‘’denilmiştir.
Kitap’da ;Memurlara,Doktorlara,Öğretmenlere ve Din adamlarına eleştiriler ve uyarılar var.Onlara ‘’Unutmayınız sizler bu halkın içerisinden çıktınız.Bu halk sizleri yetiştirdi.Halkı uyandırmak,bilinçlendirmek için neler yapıyorsunuz.
Kitap ;Okumuşların,aydınların,memurların,Tüccarların,Din adamlarının,gazeteci ve yazarların kısacası tüm aydınların Halka karşı sorumluğunu anlatan ve uyaran ve Milletin kalkınmasını ve refahını hedeflemektedir.
Herkesin özelliklede yöneticilerin,kendine aydınım diyen herkesin okuması gereken güzel bir eser.
Okuyunca ;sanki bir zamanların Türkiye’si olduğunu fark edeceksiniz!..
Rus yazar Grigory Petrov’un döneminin en çok okunan kitabının adıdır ‘’ Beyaz Zambaklar Ülkesinde’’.
Kitabın ana konusu Fin halkının cahilliği ve yoksulluğu nasıl yeneceğini ve aydınlara düşen görevleri anlatan ve kamuculuğu ön plana çıkartan bir yapıt.
Kitap ilk olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla 1928 yılında Osmanlı Türkçesine 1930 yılında da yeni alfabe ile yayımlatmış ve okullardaki müfredata alınmasını sağlamıştır..Kitap’ın en belirleyici özelliği vatan ve millet sevgisini öne çıkarması ve Aydın’ların halka karşı sorumluğunu anlatmasıdır.
Petrov;Aydınlara şöyle seslenmektedir…Halkımızı unutmayınız!
Sizler bu halkın arasında yetiştiniz.Oysa şimdi ne yapıyorsunuz!?
Bilgisiz ve cahil kardeşlerimizden kaçıyor musunuz?
Yoksa halkımızın daha iyi bir konuma gelmesi için çözümler mi düşünüyorsunuz?
Halkımızı uyandırmak ve kültürel düzeyini yükseltmek için neler yapıyorsunuz?
Petrov vatan sevgisini de;’’Vatan için yaşamak ve vatanın ilerlemesi ve yükselmesi için çalışmak da vatan için ölmek kadar şereflidir’’.
Petrov gençlik içinde; Eğer gençliğin ruhunu tarım yapılmayan bir tarla gibi kendi haline bırakırsanız orada yabani otlar ve dikenler biter.
Anneler ve babalarda çocuklarının kalplerini ve beyinlerini işlemeden kendi haline bırakılırsa orada istenmeyen huy ve davranışlar baş gösterir.
Petrov askeri kışlalar içinde;Bizler kışlaları birer halk okuluna dönüştüreceğiz.Öyle ki her asker kışlada yaşadığı günleri ve yaşamı ömrü boyunca sevgiyle ve övgüyle ansın; kışladan öğrendiklerini hayatında başarı ile uygulayarak gurur duysun.
Bugünkü Finlandiya’nın başarısının altında yatan en büyük etkenin eğitim olduğu uzun uzun anlatılmıştır.
Eğitim süreci hayatın her alanındadır.
Eğitim sadece belirli derslerin öğretilmesi değil davranış biçimlerinin olgunlaşmasını,üretim sürecinin gelişmesini ve toplumsal tüm unsurların,tüm çevrelerin eğitim sürecinde geçmelerinin zorunluluk olduğudur.
Eğitimde sadece okuma becerileri,bilim ve matematik okur yazarlığı kadar sosyal bilimler,görsel sanatlar,spor ve pratik becerilerinde geliştirilmesini hedeflemişlerdir.
Eğitimde kaliteyi yükseltmek yerine eğitim eşitliğini tüm öğrencilere hakkaniyetle dağıtmanın başarıyı getirdiğini anlatmaktadır
.Bu küçük bataklıklar ülkesinde insanların mutluluğunun temelinin eğitim olduğu ve bununda toplumun her kesimini kapsaması oldukça öğreticidir.
Yazarın son olarak çıkan kitabı ‘’İdealist Öğretmen’’ de aydınların yoksul bölgelere gidere halkı bilinçlendirmeleri,zeki ve yetenekli çoçukların ortaya çıkarılması gerektiğini anlatarak bunun temel görev olduğunu açıklamaktadır.Aydınların cahilliği ve yoksulluğu aydınlatan birer fener olması gerektiğini belirtmiştir.
Bu kitabı okudukça Türk Aydının halktan ne kadar koptuğunu,uzaklaştığını ve halkı temel değerlerinden yoksun kaldığını anlayabiliriz.
Halka güvenmek ve inanmak yerine halktan kopan aydın tipine her alanda rastlayabiliriz.
Toplumun kalkınmasında ve aydınlamasında,cahillik ve yoksulluktan kurtulmasında Aydınlar halka karşı sorumluluğunu yerine getirmekte midir acaba?
Yaşadığımız günlerde kendine aydın sıfatını yakıştıran aymazların kabahati yok mudur sizce?Kendi halkına güvenmeyen ve inanmayan aydınlar başkalarının hizmetinde olmaz mı?