‘Borçlanma Ekonomisi’nin mimarının izinde: Özal politikalarını sürdürme sözü
Turgut Özal’ın anıt mezarında müze açılış törenine katılan Kemal Kılıçdaroğlu, 12 Eylül darbe ekonomisi programının uygulayıcısı olan Turgut Özal’a övgüler dizdi. 24 Ocak Kararlarına ihtiyaç olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, Özal’ın hedefindeki Türkiye’yi inşa edeceklerini söyledi
Kemal Kılıçdaroğlu, Türk ekonomisinin yapısal sorunlarının mimarı Turgut Özal’a ihtiyaç duyulduğunu belirterek onun yolundan gideceğini duyurdu.
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın anıt mezarında müze açılış törenine katıldı. Dün İstanbul Zeytinburnu’ndaki kabirde konuşan Kılıçdaroğlu 12 Eylül darbe ekonomisinin programı 24 Ocak Kararlarının uygulayıcısı olan Turgut Özal’a övgüler dizdi. Kılıçdaroğlu Türkiye’nin bugün de Turgut Özal’a ihtiyaç duyduğunu savundu, yolundan gideceğini ilan etti.
24 OCAK ATILIM SÜRECİYMİŞ
24 Ocak Kararlarını “atılım süreci” olarak niteleyen Kılıçdaroğlu, “Buna ihtiyacımız var” sözleriyle Özal dönemine atıf yaparak şunları söyledi: “Rahmetli Özal’ın bu ülkeye yaptığı büyük katkıları her zaman, her ortamda ve her yerde saygıyla ifade ettim. Devleti tanımayanlar devleti sağlıklı yönetemezler. Devletin kurumlarını bilmeyenler devleti sağlıklı yönetemezler. Katılırdı veya katılmazdı ama bizi sonuna kadar dinlerdi Özal… Rahmetli Özal, başbakanlığı döneminde Türkiye’nin içine girdiği krizden süratli bir şekilde sağlıklı kararlar alarak çıkarmasını bildi. Ve Türkiye bir atılım sürecinin içerisine girdi. Buna ihtiyacımız var. Liderler burada, cumhurbaşkanı yardımcıları burada. Birlikte yola çıktık, birlikte mücadele edeceğiz. Rahmetli Özal’ın hedef koyduğu gelişen Türkiye’yi yeniden İnşallah hep beraber inşa edeceğiz.”
ÖVGÜLERLE BAHSETTİ
Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Rahmetli Özal’la bürokratik hayatı sürdürürken pek çok kez konuşma imkanı buldum. Özal’ın birden fazla özelliği vardı. Birinci özelliği devleti çok iyi tanımasıydı. Devleti ayrı bir yere koymak siyasi partiyi ayrı bir yere koymak gibi bir özelliği vardı Özal’ın. Özal eleştirilere de açık olan bir devlet adamıydı. O dönemin en önemli dergilerinden olan Gırgır dergisinin, Özal’ı eleştiren kapağını çerçeveletip asmıştı. Kendisi eleştiriye değer veren bir kişiydi. Devleti bilgiyle, birikimle yönetmenin değerli olduğunu Özal’dan çok kez duydum. Özal gecenin geç saatlerinde bürokratları toplar onlarla uzun uzun tartışırdı. Aramızda tartışmalar da olurdu. Biz neye itiraz ediyorsak büyük bir sabırla dinlerdi.”
‘ŞAMPİYONLAR LİGİ’ EKONOMİSTLERİ BATICI, IMF YANLISI VE NEOLİBERAL
Kılıçdaroğlu, önceki akşam, “Türkiye’yi şahlandırmaya her şeyimizle hazırız. Vizyonumuz, şampiyonlar ligi ekonomistler, dürüst bürokratlar.” üst metniyle yeni bir video paylaştı. “Bu benim çalışma tahtam” diyerek ekonomi dersi vermeye çalışan Kılıçdaroğlu, “Tüm Türkiye’yi kapsayacak özel ekonomi bölgeleri oluşturacağız.” dedi.
DIŞA BAĞIMLILIK MESAJI
Kılıçdaroğlu, sadece yüzde 20’sini kamu kaynakları ile yapacağını söylediği yatırımlarda dışa bağımlılığı esas alacağının mesajını verdi: “İlk beş yılda 123 milyar dolar, on yılın sonunda da 300 milyar dolarlık yatırım yapacağız. Bu yatırımların yüzde 20’sini kamu kaynaklarıyla yapacağı. Temiz yatırım hedefleyen fonları ülkemize getireceğim. Hem yerli üreticilerimizi hem de ülkemize yatırım yapmak isteyen yabancı finansmanı özel ekonomi bölgelerinde birlikte çalıştıracağız.”
Kılıçdaroğlu’nun “Şampiyonlar ligi ekonomistleri” ifadesiyle “Vizyon Toplantıları” adı altında duyurduğu danışman ve yardımcı kadrosunu kastetti.
ABD’NİN ATADIĞI KAYYUM
Ortak özellikleri Batıcılık, IMF yanlılığı ve neoliberal ekonomik anlayışlar olan isimlerden bazıları şunlar:
Francis Fukuyama: CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesinin İzmir İktisat Kongresi kapsamında düzenlediği etkinlikte konuşturuldu. Fukuyama, Atlantik cephesi sözcülerinden, Sovyetlerin yıkılmasıyla liberalizmin kazandığını ileri süren “Tarihin sonu” tezinin teorisyeni. ABD Dışişleri Bakanlığında görevli danışmanlardan biri olan Japon asıllı Fukuyama, Altılı Masa’nın 14 Mayıs’ta kendileri için umut olduğunu, kazandıkları takdirde IMF kapılarının açılacağını söyledi. Fukuyama, Türkiye’nin Rusya ve Çin’e yönelik politikalarını gözden geçirmesini tavsiye etti ve Ukrayna, Mısır, Tunus gibi turuncu ayaklanmalardan ders çıkartılmasını istedi.
Jeremy Rifkin: ABD’nin CHP’ye atadığı kayyum olarak nitelendiriliyor. Rifkin, ülkelerin bölünmesi konusunda deneyimli. Katalonya Başbakanı Carles Puigdemon, bağımsızlık referandumu sürecinde 50 bin euro ücret vererek Rifkin’i bir konferansa davet etti. Rifkin konuşmasında Katalonya’nın İspanya’dan ayrılması için neler yapılması gerektiğini anlattı. Küresel tekelci grup Rockefeller ailesinden çeşitli tarihlerde para desteği alan Rifkin, FOET (The Foundation on Economic Trends = Ekonomik Eğilimler Vakfı) Kurucu Başkanı. Operasyonlarını bu vakıf üzerinden yürütüyor. Önceki Alman Şansölyesi Angela Merkel’in de danışmanı olan Rifkin, Nükleer santralleri kapattırarak Almanya’nın doğal gaz bağımlısı olmasını sağladı.
Prof. Dr. Daron Acemoğlu: ABD’de yaşayan Acemoğlu, ekonomi konusunda sorulan her soruya “IMF’siz olmaz” yanıtını veriyor. Ünlü ABD’li neoliberal ekonomistlerin öğrencilerinden Acemoğlu, ABD’nin kara gücü PKK’nın Türkiye’yi bölmek için kullandığı “açılım süreci” için de, “Çözüm sürecinin bitmesi politik sistem ve ekonomi için felaket olur.” görüşünü savunmuştu.
Faik Öztrak: IMF’nin Türkiye ataması olarak kabul edilen Kemal Derviş döneminin hazine müsteşarı olarak akıllarda. İYİ Partili Durmuş Yılmaz’la 2019’da IMF temsilcileriyle Ankara’da gizli toplantı yaptı. Toplantıyı Aydınlık ortaya çıkardı.
12 EYLÜL’ÜN EKONOMİ PROGRAMI
Turgut Özal ve arkasındaki Amerikan aklı tarafından 24 Ocak’ta hazırlanan ancak 12 Eylül 1980 darbesinin baskı ikliminde uygulamaya koyulabilen kararlar “ekonomik istikrarsızlığı giderme” maskesiyle kamuoyuna sunulmuştu. Kamu harcamalarının sınırlandırılması, işçi ile memur maaşlarının düşürülmesi ve serbest döviz kuru politikalarına dayanan kararlar ile sözde dışa açık büyüme stratejisi benimsenmişti. Ancak özde Türk sanayicisi ve çiftçisi yüksek maliyetli üretim gerekçesiyle “kambur” ilan edilmişti.
BUGÜNKÜ KRİZİN TEMELİ
Devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alınmış, Kamu İktisadi Teşebbüsleri’ni birer birer kapatan sürecin önü açılmıştı. Yerli üretimi ve tarım ürünlerini destekleme politikaları terk edilmişti. Pek çok sektörde “sübvansiyonlar” olarak adlandırılan devlet katkıları kaldırılmış, paranın Türkiye’ye giriş çıkışı serbestleştirilerek yabancı sermaye yatırımları teşvik edilmişti. Böylelikle bugün içinde bulunulan yapısal ekonomik sorunların temeli atılmıştı.