Fiyatların düşmesini komisyoncu engelliyor
Ürün bol ama domateste fiyatlar hâlâ yüksek. İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, ‘Büyük miktarlarda ekim yapan ve yaptıran komisyoncular fiyatların düşüşüne müsaade etmiyor.’ dedi
Domatesin kilosu, yaz mevsiminde olmamıza ve temel gıdadaki KDV oranının yüzde 1 olmasına rağmen, 25 lira düzeyinde. 25 Temmuz günü Aydınlık’ta, sektör temsilcilerinin fiyatların yüksekliğinin nedenleri ve neler yapılması gerektiğine dair görüşlerini yayımlamıştık. Temsilcilerin, konu hakkındaki görüş ve önerilerini yayımlamaya devam ediyoruz. Küresel gelişmelere bağlı girdi maliyetlerinin ve ithalat-ihracat dengesinin kurulamaması nedeniyle fiyatların yüksek olduğunu belirten temsilciler, komisyoncuların da fiyat düşüşüne müsaade etmediğini söyledi.
DÖNÜŞÜM SAĞLANMALI
Konuyu İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz’a sorduğumuzda, “Türkiye’nin etkili bir tarım ülkesi olduğunu söyleyebiliriz. Birçok stratejik üründe iç pazar için yeterli rekolteyi elde edebiliyoruz. Örneğin domates ürününe bakarsak, kendine yeterlilik oranımız yüzde 100’ün çok üzerinde. Toplam sebze üretimimizin yüzde 40’ı sadece domates. İhracatını yaptığımız ilk 5 tarım ürününden biri olan domatesteki fiyatların durumunu arz eksikliği ile açıklayamayız. Bu gibi ürünlerde özellikle yüksek teknolojili akıllı seracılık yatırımları ile üretim metotlarında bir dönüşüm sağlanmalı.” dedi.
BAZI FIRSATÇILAR VAR Kİ…
“Bununla birlikte, küresel gelişmelere de bağlı olarak sürekli artan girdi maliyetleri, özellikle hububatta rekolteyi etkileyen yağış miktarındaki dönemsel azalmalar, ithalat-ihracat dengesinin kurulamaması gibi faktörlerin tarımsal üretime ve son tüketici fiyatlarına etkilerini gözlemliyoruz. Fiyatları yükselten bir etken de bazı tarla sahibi komisyonculardır. Büyük miktarlarda ekim yapan ve yaptıran komisyoncular fiyatların düşüşüne müsaade etmiyorlar. Aslında üreticinin finansmanını sağlayan bu sistem, bazı fırsatçılar yüzünden töhmet altında giriyor.” ifadelerini kullanan Kopuz, “Tarımsal ürünlerin fiyatlarının dengelenmesi için hal yasası gibi çalışmalar elbette ki faydalıdır ama ne yeterli ne de meselenin temeline yönelik tedbirler içerir. Bu nedenle üretimden teknoloji kullanımına, lojistikten fire ve israfın önlenmesine kadar geniş yelpazede tedbirlere ihtiyacımız var.” mesajı verdi.
ÖNCE PLANLAMA
Kopuz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Genel olarak tarımsal ürünlerin fiyatlarının aşırı yükselmemesi için atılması gereken adımların başına planlamayı koymamız gerekiyor. Üretimde doğru planlama ile sürdürülebilirliği sağlayabilirsek, gıda arzı güvenliği konusunda elimiz güçlenecek ve fiyat istikrarını da yakalamaya başlayacağız. Bu konuda Tarım Bakanlığının çalışmaları sürüyor. Tarımsal Üretimin Planlanması Kurulu oluşturulurken üyeleri konusunda daha geniş bir bakış açısı faydalı olacaktır. Bunun yanı sıra, verimliliği artırmak adına teknolojiye entegrasyon, modern sulama teknikleri ve tarımda sözleşmeli üretim modelinin etkili bir biçimde uygulanmasının günün sonunda tüketici fiyatlarına da olumlu etki yapması kaçınılmazdır. Diğer taraftan bilhassa dayanıklı gıda ürünlerinde gittikçe yaygınlaşan lisanslı depoculuk sisteminin daha etkin kullanılması da dönemsel fiyat dalgalanmalarını azaltan bir etki yapacaktır.”
ÜRÜN KAYBI VE İSRAF ENGELLENMELİ
Tüm bunların yanı sıra üretilenin korunmasının da gerektiğini anımsatan Kopuz, “Domates başta olmak üzere yaş meyve sebzede fire zayi oranları çok yüksek.
Evsel tüketim de dahil olmak üzere tarladan çatala kadar olan tüm bu zincirde fire ve israf konusunu çok önemli. Hasat esnasında, depolamada, nakliyede ve perakende satış yerlerinde bu ürünlerin zayi olmasını önleyici tedbirleri almalı, bu konuda yatırımlar yapmalıyız.
Bu tür yatırımların başlangıç maliyeti yüksek olsa da orta ve uzun vadede verimi artıracak, ölçek üretimiyle maliyetleri de azaltıcı bir etki yapacaktır.” diye konuştu.
‘DOMATESTE MALİYETLERE GÖRE FİYATLAR YÜKSEK DEĞİL’
Türkiye İhracatçılar Meclisi Meyve Sebze Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu ise, “Türkiye’de yaklaşık olarak 13 milyon ton civarında taze domates üretimi var. Sofralık domates üretimi ise 10 milyon ton. Türkiye’deki sofralık domatesin yaklaşık 8 milyon tonu da sera domatesi olarak üretiliyor. 12 ay domates yiyoruz ama bunun sadece 2 milyon tonu yazın tarlada hasat ediliyor. Geri kalan hepsi sera üretimi. Sera üretimin maliyeti pahalı. Birinci kalite sera üretimi salkım domatesin maliyeti; fidesi ekimi, gübrelenmesi, sulanması toplamı kilo başı 20 lira civarında. Bunun üzerine kilo başı 2-3 lira genel bir masraf geliyor. Seradan çıkış fiyatı 25 lira. Gideceği markete kendi kârı da ekleniyor. Maliyetleri göz önüne aldığınızda, bugünkü fiyatın çok da yüksek olmadığını tahmin edebilirsiniz.” bilgilerini paylaştı.
DEVLET DESTEK VERMELİ
“Üretim maliyetleri, Nakliye maliyetleri gibi tüm maliyetler, sofradan tarlaya ulaşıncaya kadar fiyatı artırıyor. Ne yapmak gerekiyor?” diye soran Melisa Tokgöz Mutlu, şunları kaydetti: “Üretimi çoğaltmak gerekiyor. Daha büyük alanlarda üretim yapmak gerekiyor. Rekoltenin artması için örneğin, kışın sera üretimine ısıtma için bir destek verilebilir. Çünkü kışın bölge çok soğuk olduğu takdirde serayı ısıtmak gerekiyor. Bu da bir maliyet. Girdi maliyetlerini düşürmemiz lazım. Daha büyük ölçekli üretim yapılırsa otomatik olarak girdi maliyeti düşer. Bunun haricinde devletin bazı konularda destek vermesi lazım. Sonuç olarak baktığımızda domates tarlada mayıs ile eylül arasında hasat edilen bir meyvedir. Ancak biz 12 ay domates tüketiyoruz. İhtiyacı, sera üretimi ile karşılıyoruz. Sera, tarla üretimine göre daha pahalı bir üretim metodudur. Çok net olarak görüyoruz ki bütün tarım üretimlerinde girdi maliyetleri arttığı için fiyatlar da artmakta.”
İHRACAT FİYATLARI DENGELİYOR
Maliyeti ve fiyatı düşürmenin bir diğer yolunun da ihracatı artırmaktan geçtiğini savunan Melisa Tokgöz Mutlu, “Çünkü ihracat yapılarak döviz kazanıldığı zaman, kur avantajı ile piyasaya ucuz mal sunulabilir. İhracata da desteğin artırılması gerekiyor. Ne kadar çok ihraç edersek o kadar döviz kazanırız. Ve elde edilen kâr sayesinde iç pazarda daha uygun fiyat sunulabilir. İhracat üretimin de önünü açar. Sonuç olarak üretimde girdi maliyetlerini düşürmek için daha büyük alanlarda üretim yapılması ve ihracatın artırılması gerekiyor.” dedi.