Hayvanı korurken insanı yok sayamayız…/ Editör’den
Yeryüzündeki bütün canlılar değerlidir. Dünyadaki yaşam döngüsü bir bütündür ve tek hücreli canlılardan, gelişmiş organizmalara kadar tüm canlılar, evrensel döngünün bir parçasıdır.
Özelde bu konunun bir bölümüne dönersek, sokaklarda yaşayan kedi ve köpeklerin de yaşamaya, korunmaya, gözetilmeye hakları vardır. İnsanların genişleyen yaşam alanlarının içinde sıkışıp kalan sahipsiz kedi ve köpekler için bu durumun olumlu ve olumsuz yanları var. Aynı durum sokak canlılarıyla bir arada kalan insanlar için de geçerli.
Fakat sokak canlılarının sayıca çok fazla artış göstermesi bir çok problemi de beraberinde getirmiştir.
Kim bir sokak canlısına zulüm ediyorsa, içinde insana zulüm etme potansiyeli de vardır. Bir insan; bir kedi ya da köpeğe fiziksel zarar veriyorsa, işkence yapabiliyorsa, öldürüyorsa aynı zulmü insana da uygulama tehlikesi vardır.
Sokak canlılarının hepsinin kısırlaştırılamaması nedeniyle sayı inanılmaz çoğalmış ve bu hayvanların beslenmesi, barınması, tedavi edilebilmesi ile çeşitli başka sorunlar ortaya çıkmıştır.
Bir başka özelde Adana’ya dönersek, Türkiye’nin en büyük hayvan barınaklarından biri faaliyete geçirilmesine, yılda 6 bin kısırlaştırılma yapılmasına ve haftanın 6 günü 400 noktada besleme yapılmasına rağmen, sokak canlılarının yok sayıldığını söyleyenler var. Üstelik sokak canlılarını beslediği tespit edilen hayvanseverlere de mama desteği veriliyor. Sokak canlılarıyla ilgili Adana Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı iş yoğun ve büyük. Fakat sayı öylesine arttı ve artış devam ediyor ki, bu problemi ortadan tamamen kaldırmak için insana hizmeti azaltmak gerek.
Kötü kalpli insanların hayvanlara yaptığı zulmün yanında, tehlikeli cins sayılan köpekleri silah gibi yanında gezdiren, bu hayvanları dövüştürüp bu işten para kazanan kişiler de var.
Yurdun çeşitli yerlerinde sokak köpeklerinin insanlara saldırdığını, özellikle çocuklara yönelik köpek saldırılarında ölümlerle, ağır yaralanmalarla sonuçlanan vakalar olduğunu biliyoruz. Sokak köpeklerinin yoğunlaştığı, sürü halinde yaşadığı noktalarda saldırıların arttığını görüyoruz.
Sokak köpeği saldırısından kaçarken araçların altında kalan, hayatını kaybeden çocukların varlığı bir gerçek.
Bu sorunu tüm yönleriyle ele almak çok önemli. Sokak canlılarını korurken, insanı yok saymak, en az bu hayvanları yok saymak kadar, sorunun itlafla çözülebileceğini söylemek kadar acımasızca ve tek taraflı bakış açısıdır.
Bir de sahipli hayvanlarını gezdiren, parklarda hava almaya çıkaran bazı şahıslara seslenmek gerek. Parklar hayvan tuvaletleri değildir. Modern ülkelerde sahipli köpekler sokağa, caddeye, parka dışkıladığında, sahibi eldivenini takar, dışkıyı elindeki poşete koyar ve çöpe atar. Aksi halde güvenlik güçlerince önemli yaptırımlara maruz bırakılır. Bizde maalesef bu sorun, köpek sahibine ait değilmiş gibi davranılıyor.
Sözün özü; sokak canlılarını koruyacağız, bunu yaparken insan canını, hayatını yok saymayacağız, belediyelerin ve devletin, halka hizmet için ayırdığı olanaklarının tamamının bu işlere aktarılmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım değil. Kanunların gerekleri şüphesiz kurumlarca yerine getirilecek ancak özellikle işin besleme kısmında gönüllülüğün önemi yadsınamaz. Yoksa sorunlar artacak ve daha fazla şiddet ortaya çıkacak.
Son olarak hayvan fobisi olan insanlar da var. Onların bu konuda rehabilite edilmesi, tedavi edilmesi bile bu konudaki bütünün bir parçası olmalı.