Madencilere üzülüyorlarmış! / Gaffar Yakınca
Maden faciasında yitip giden kardeşlerimize, yıkılan yuvalara üzülmeyen bir insan olabileceğini düşünmüyorum. Milletimizin vicdanı, ne yazık ki sık sık bu tip felaketler ile sınanıyor.
Evet herkes üzülmüştür, buna şüphe yok. Ama bazıları üzüntülerini reklam ederek yaşamayı seviyor. “Sanat camiamızın” her halta maydanoz, kerameti kendinden menkul tiplerinden söz ediyorum. Tiyatrocu, sinemacı, edebiyatçı, şarkıcı, hokkabaz veya soytarı… Her olayda ortaya düşüp “Memleket yaşanmaz oldu” diye bağrışan bataklık kurbağalarını söylüyorum.
Yine ortaya çıkmaları pek uzun sürmedi. Hep bir ağızdan viyaklıyorlar. Sahte yas numaraları ile türküler çağıran mı istersin, sanki babası ölmüş gibi poz kesen mi, katil devlet diye slogan atan mı… Ne ararsan var.
Hatta “Sokağa çıkıp isyan edin, hükümeti yıkın” diye bağrışanlar bile mevcut. Ama tabii bunların hepsi Twitter’da! Çakma solcularla çok yakınlaştılar ya bu ara, formülü onlardan öğrenmişler zahar! Emekçilerin çocukları sokakta kavga dövüş helak olacak, onlar lüks evlerinin balkonlarından aşağı bakarak ahkam kesecekler!..
Bu “artiz” takımının öfkesini gören de zanneder ki ömürlerini işçilere, emekçilere adamışlar, madencinin derdi ile yatıp onun tasası ile kalkmışlar… Hadi be oradan!
Onca yıldır memleketin kültür dünyası sizin elinizde.
Sanatın her alanında sizin saltanatınız sürüyor.
Sinemaya siz çökmüşsünüz.
Tiyatro babanızın çiftliği.
Müzik sizin elinizdeki şöhret şelalesi.
Edebiyat sizin ödül tarlanız…
Hülasa, her alanda sizin saltanatınız sürüyor. Sadece piyasalarda değil, devletin verdiği desteklerde bile hâlâ sizin borunuz ötüyor. Farklı düşünen birine bırakın alan açmayı, nefes bile aldırtmıyorsunuz. Sanatçı ayağına yedikçe yiyorsunuz, semirdikçe semiriyorsunuz.
Peki bunca imkan arasında bugüne dek madenciler için ne yapmışsınız?
Bırakın madenciyi, bütün emekçiler için yaptığınız kaç film, kaç şarkı var?
İşçileri anlatan kaç roman yazdınız?
Kaç tiyatro sahnelediniz?
İğrenç mizah dergilerinizde “son ütücü”, “overlokçu” diye dalga geçtiğiniz işçiler, kaç işinizde gerçekten “insan gibi” yer almayı başardı?
Açık konuşalım, ülkenin ezici çoğunluğu emeği ile para kazanıyor ama, tüm kültür üretimi içinde emekçilerin, işçilerin payı yok denecek kadar az.
İğrenç fantezilerinizi, çapkınlık hikayelerinizi, aşk hezeyanlarınızı, beş para etmez buhranlarınızı anlatmaktan emekçilere sıra gelmiyor. Sahnelerde soyunup birbirinizle elleşmekten, şampanyalar altında duş alırken halka küfür etmekten işçileri düşünmeye fırsatınız olmuyor.
Sinemanız halk düşmanı PKK’ya, bölücü Ermeni’ye hizmet ediyor.
Edebiyatınız gavurun temsilcilik ofisinden başka bir şey değil.
Tiyatronuz Müslüman Türk’e hakaret etmeye ayarlanmış.
Müziğiniz her tür çürümenin, ahlaksızlığın pazarlama kılıfı….
İşçileri hatırlıyorsunuz ama, sadece öldükleri zaman.
Onların cansız bedenlerini, yaslı ailelerini istismar edeceğiniz zaman.
Onlardan geriye kalan zehir gibi acı hatıraları meyhane masanıza meze yapacağınız zaman.
Yaşarken elini sıkmadığınız, görünce yolunuzu değiştirdiğiniz, her türlü değerini, inancını aşağıladığınız, ‘bidon kafalı’ diye alay ettiğiniz, kılığı ile dalga geçtiğiniz insanlar, ancak ölünce gözünüzde kıymete biniyor!
Çünkü ölü sevicisiniz, çünkü her hücrenizle işkembenizi cilalamaya adanmışsınız ve o işkembe için istismar edemeyeceğiniz hiçbir şey yok. Doğrusu, sadece ikiyüzlü değil aynı zamanda mide bulandırıcısınız. Beş para etmez işlerinizle bu zavallı halkın sırtında sülük gibisiniz.
Madenciler ölüyor, işçiler ölüyor… Bazen beklenmedik bir kaza yüzünden ama, çoğunlukla önlenebilir sebepler ile.
Madenlerimiz can pazarı olmasın, yuvalar dağılmasın diye uğraşan insanlar var. Sizin timsah gözyaşlarınız ise sadece kendi şöhretinize, kendi çirkin hayallerinize hizmet ediyor. Emekçilere sizden gelecek hayır Allah’tan gelsin. Yeter ki gölge etmeyin…