Mandacı hukukçular
Avrupa hukukunu Türk hukukunun üstüne koyan, ‘milli’ eğilimleri açıkça hedef alan ve terör suçlusuna kalkan olan yeni Barolar Birliği yönetimi, ‘mandacı ekonomist’lerin ardından ‘mandacı hukukçu’lar tehlikesini de gözler önüne serdi
Türkiye Barolar Birliği (TBB)’nin yeni yönetimi ilk açıklamasında, 2021 yılında Türkiye’de insan hakları alanında çok ciddi geri adımların atıldığını iddia etti. TBB açıklamasında, “Başta AİHM olmak üzere insan hakları mekanizmalarının kararlarının bağlayıcılığının ‘ama’sız ve ‘fakat’sız kabulü, Türkiye Barolar Birliği’nin insan haklarının evrenselliği ilkesinin hayata geçirilmesi için olmazsa olmaz olarak gördüğü hedeflerdir.” denildi.
Türkiye Barolar Birliği’nin yeni yönetimi, ilk yazılı açıklamasını 10 Aralık İnsan Hakları Günü nedeniyle yaptı. Açıklamada, 10 Aralık tarihinin bir süredir hem dünyada hem de Türkiye’de insan haklarının ve evrenselliğin yüceltildiği değil, insan hakları savunucularının ve hukukçuların sürekli artan bir şekilde kaygılarını aktardıkları özel günlere dönüşmüş durumda olduğu iddia edildi. “Evrensel Bildirge; insanların zamana, mekâna, dine, dile, milliyete, ırka, etnik kökene, cinsiyete, cinsel yönelime bağlı olmaksızın ve hepsinden önemlisi devletlerin tanımasından bağımsız şekilde, evrensel ve doğal haklara sahip olduğu düşüncesi ile hazırlandı” denilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
İNSAN HAKLARINDA GERİ ADIMLAR ATILMIŞ
“Bu evrensellik ilkesi günümüz dünyasında yükselen popüler otoriter rejimlerin ‘yerellik, millilik’ iddiaları ile ciddi bir şekilde aşındırılmaktadır. İnsanı değil belli siyasi görüşleri, milliyetleri, dini inançları merkezine alan ve bu gruplara dahil olmayanların eşit haklara sahip olma haklarını inkar eden bu küresel yeni akım, özgürlük/güvenlik dengesini de sürekli bir şekilde özgürlük aleyhine bozma konusunda tereddüt etmemektedir. Ne yazık ki 2021 yılı, ülkemizde de insan hakları alanında çok ciddi geri adımların atıldığı bir yıl olarak akıllara kazındı. Türkiye Cumhuriyeti, bu yıl en başta gururla adını verdiği ve kadına yönelik şiddete ilişkin en önemli uluslararası belge sayılan Avrupa Konseyi’nin İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı bir şekilde çekildi. Gerileme bu adımla sınırlı kalmadı.
‘AİHM BAĞLAYICI’
“Türkiye, buna ek olarak siyasilerin hukuk devleti ve yargı bağımsızlığını hiçe sayan açıklamalarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını tanımayacağını ve uygulamayacağını ilan etti. Bu ısrar ve kural tanımazlık, Türkiye’yi Avrupa Konseyi tarihinde ikinci kez Bakanlar Komitesi’nin ihlal usulüne başvurduğu üye devlet konumuna getirdi. Uluslararası standartların Türkiye’de hayata geçirilmesi ve uygulanması, başta AİHM olmak üzere insan hakları mekanizmalarının kararlarının bağlayıcılığının ‘ama’sız ve ‘fakat’sız kabulü, Türkiye Barolar Birliği’nin insan haklarının evrenselliği ilkesinin hayata geçirilmesi için olmazsa olmaz olarak gördüğü hedeflerdir.”
Türkiye Barolar Birliği’nin, geçen hafta sonu yapılan olağan genel kurulunda Erinç Sağkan başkanlığa seçilmişti.
‘HÜKÜMETİ SIKIŞTIRMAK İÇİN ÜLKEYİ ZORA SOKUYORLAR’
Konya Barosu avukatlarından Birlikte İleri Hareketi Başkanı Latif Cem Baran ise şunları söyledi:
“Türkiye’de Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş’ı savunmak ya da içeride olduklarını sözde kendince sorgulamak bir moda haline geldi. Bunun üzerinden Türkiye hukuk devleti değilmiş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Maalesef Türkiye’deki bazı sanatçı ve STK’lar da buna alet oluyor. Başkalarının, AİHM’nin ya da bir başka kuruluşun ne dediğinin bizim için bu çerçevede artık bir ehemmiyeti yoktur. Çünkü oradaki kararların da temelinde hukukilik değil siyasilik olduğunu yıllardır görüyoruz. Türkiye’nin aleyhine seri halde kararlar çıkıyor. Bu da Türkiye’nin geleceğini, gelişmişliğini önlemek için o kurumlar üzerinde yapılmış bir operasyondur. Gerçekten hukuki karar verselerdi elbette evrensel hukuka biz de inanırdık. Barolar Birliği’nin yaptığı açıklamaya katılmıyorum. Bu olay üzerinden hükümeti sıkıştıracağım derken Türkiye’yi zor durumda bırakıyorlar. Türkiye bir hukuk devletidir.”
İNSAN HAKLARINI ABD’NİN SİLAHI YAPANLAR!
Eski TBMM Başkanvekili ve Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Korkmazcan ‘evrensel insan hakları ve hukukun üstünlüğü’ kavramlarının yerli yerinde kullanılmasını, bu kavramları emperyalist amaçlarının silahı haline getiren odaklarla mücadele edilmesini istedi.
Hasan Korkmazcan TBB’nin yeni yönetiminin ilk açıklamasını değerlendirdi. TBB yeni yönetiminde görev alan meslektaşlarını kutladığını, ülkemize ve Türk yargısına katkı sağlayacak çalışmalarında başarılar dilediğini kaydeden Korkmazcan, şöyle konuştu:
“21. yüzyılda gündeme en çok gelen konulardan biri, insan hakları ve hukukun üstünlüğü kavramlarıdır. Türk hukukçuların öncü bir konumda bu tartışmalara katılmaları hem hakları hem de milli bir görevleridir. Bunun için ilk adım olarak ‘evrensel insan hakları ve hukukun üstünlüğü’ kavramlarının yerli yerinde kullanılması, bu kavramları emperyalist amaçlarının silahı haline getiren odaklarla bilinçli bir mücadeleye girilmesi gerekmektedir. Günümüzde asıl insan hakları ve hukuk düşmanlığı, ulus devletleri ve milli değerleri yıkma projeleridir. Hak ve özgürlüklerin hem düşünsel hem tarihi hem de hukuki açıdan en önemli güvencesi milli devlettir.”
YENİ MANDACILIĞIN YIKICI SONUÇLARI
Milli devletleri güçsüzleştirmek, etkisizleştirmek ve boyunduruk altına almak için “hak ve hukuk” kavramlarının ardında yürütülen yeni mandacılığın yıkıcı sonuçlarına bütün dünya halklarının tanık olduğunu belirten Korkmazcan, şöyle devam etti: “Artık maskesi düşen küresel sömürgenlik, ikiyüzlü söylemlerinin dozunu arsızca daha da artırıyor. Bir yandan terör, kültürel sömürü, ekonomik ambargo, işgal, darbe gibi hukuk ve ahlak dışı projelere silahlı ve paralı destekler sağlanıyor, bir yandan kurban seçilen toplumlarda elde edilen unsurlarla kendi propagandalarını yaptırıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti sömürgenlerin çifte standartlı söylem ve eylemlerinden en fazla zarar gören ülkelerden biridir. Binlerce insanımızı, trilyonlarca milli servetimizi bize hukuk dersi vermeye kalkışan küresel hak düşmanlarının saldırılarıyla kaybettik. Artık onların belirlediği gündeme dur demek ve onların yörüngesinde yol almamak zamanıdır.”
’90. MADDEYİ DEĞİŞTİRELİM’
TBB’nin milletimizin insanlık adına yürüteceği bu mücadelede öncü güçlerimizden biri olması gerektiğini ifade eden Korkmazcan şunları söyledi: “Yargı kapitülasyonlarının geri dönüşü uygulamalarından olan anayasanın 90. maddesinin değiştirilmesine öncülük etmelidir. Yasama ve eğitim kurumlarında AİHM’nin verdiği kararları görmezden gelen ABD ve AB ülkelerini uyarmalıdır. Terörle bütünlüğümüzü, uyuşturucu ve cinsiyetsizleştirme kampanyaları ile aile değerlerimizi hedef alanları ‘amasız fakatsız’ kınamalıdır. AİHM kararları, Anayasanın 90. maddesine rağmen, Türk yargı kurumlarının ve yönetiminin infaz sürecindeki seçeneklerini yok sayamaz. Bu tek taraflı yorum yanlışından da TBB yönetiminin bir an önce vazgeçmesi hukuki bir zorunluluktur. Artık Türkiye’de bütün kurumların sömürgen düzenin geçmişte çizdiği paradigmadan çıkarak, milli devletlerin eşit egemenliğinde kurulacak yeni evrensel hukuk düzeninin inşasına katılma zamanıdır. Atatürk kuşağının 20. yüzyılda başlattığı mazlum milletlere umut veren mücadeleyi hedefe ulaştırma görevi hepimizin önünde durmaktadır.” (Kaynak: Aydınlık Gazetesi)