Manevi Kalkınmanın Sonu mu? / Editör’den
22 yıl önce “Manevi kalkınma olmazsa olmaz” diyerek iktidara gelen AK Parti’nin, bugün manevi çöküşe yol açtığını gözlemliyoruz.
Türkiye aylardır Narin Güran cinayetini, yeni doğan çetelerini, bebek ve kadın cinayetlerini, mafya yapılanmalarını, haraç ve uyuşturucu çetelerini konuşuyor. Bu süreçte toplum, “Bize ne oluyor?” sorusunu sormakta. Ancak bu durum yeni değil; son kırk yıldır ahlaki bir çürüme sürecindeyiz ve bunu el yordamıyla çözmeye çalışıyoruz.
1980’lerde başlayan liberalizm, genel ahlak anlayışını derinden sarstı. ANAP dönemindeki hayali ihracatlar, yolsuzluklar ve skandallar bu sürecin temelini attı. AK Parti iktidarıyla ise ahlaki çürüme, muhafazakarlaşma söylemleriyle perdelenmeye çalışıldı. Ancak 22 yılın sonunda toplum, yozlaşma ve yoksullukla yüzleşmek zorunda kaldı.
Suç oranlarının artması, infial yaratan olayların kanıksanması, muhafazakar kalkınma modelinin iflasını simgeliyor. Bunun temel sebebi, AK Parti’nin ahlaki değerlerin ekonomik adalet, liyakat ve üretime dayalı bir anlayışla ilişkili olduğunu kabul etmemesi. ANAP ile başlayan liberal politikaları sürdürerek, üretimden kopuk ve sadaka kültürüne dayalı bir toplum yapısını güçlendirdiler.
Liyakatsizlik, kutuplaştırıcı dil ve yolsuzluklarla bu süreç daha da derinleşti. Sonuç olarak, muhafazakarlar, ahlaki çürümeyi besleyen sosyo-ekonomik koşulları değiştirmedi. Türk toplumu bugün karamsarlık ve çaresizlik duygusunun esiri olmuş durumda.
Ancak bu durum ilelebet süremez. Toplum, yozlaşmadan ve çürümeden çıkış yolunu mutlaka bulacaktır. Bu değişim, ancak köklü bir dönüşümle mümkün olacaktır.