Ordu Altınordu Ziraat Odası Başkanı Atakan Akça: Fındığı tekellerden kurtarmamız gerek
Dünyanın en büyük fındık üreticisiyiz ama üretici de sanayici de fındıktan para kazanamıyor. Başkan Akça, ‘Fındığı sadece devlet alırsa tekel- leşme kırılır.’ dedi
İLYAS GÜMRÜKÇÜ / ORDU
Dünyanın en büyük fındık üreticisiyiz ama üretici de sanayici de fındıktan kazanamıyor. Ordu Altınordu Ziraat Odası Başkanı Atakan Akça, sorunun tekelci firmadan kaynaklandığını, tek çözümün ise milli politikalarda birleşmek olduğu vurgusu yaptı. Fındık mamul maddeleri üretmek için bölgeye fabrikalar açılması çağrısı yağan Akça, fındığı sadece devletin almasını önerdi, bu sayede de yabancı firmaların serbestçe at koşturamayacağını söyledi. Akça, fabrikalarla birlikte işsizliğin de önüne geçilebileceğini belirtti. Altınordu Ziraat Odası Başkanı Atakan Akça ile tarımda yaşanan sorunları ve fındık üretimini konuştuk.
- Tarımsal üretimde sorun var mı? Üreticiyi nasıl bir sezon bekliyor?
Son bir yılda girdi maliyetlerinin çok yükselmesi sonucu üretimle alakalı sıkıntılar başladı. Üzerinde durmamız gereken konu bu. Ülkelerin tarımı olmadan, hayvancılığı olmadan ve gıda güvenliği olmadan kesinlikle bağımsızlığını elde edemediğini bu yıl bir kez daha gördük.
Biz kendi kendine yeten ülkeler içerisindeydik fakat bazı ürünlerde hem artan nüfus oranıyla hem de makineli tarımla alakalı bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Birçok yerde sulamada kullanılan elektrik maliyetlerinin, mazot maliyetlerinin yüksek olması bu sene artı olarak yükselen gübre, tohum ve ilaç maliyetleri tarımsal üretimi sıkıntıya soktu gibi.
SORUN PLANSIZLIK
Plansızlıktan kaynaklanan bir sıkıntı var. Bakıyoruz bir sene sarımsak çok para ediyor, bir sene sonra yerlerde sürünüyor. Patates para etmediği zaman üretici önümüzdeki sene patates dikmiyor, para kazanacağını düşündüğü başka bir ürünü dikiyor. Bu sefer o üründe arz fazlası oluşuyor ve fiyatlar yerlerde sürünüyor.
YETİNMESİNİ BİLEN BİR MİLLETİZ
- Planlama nasıl yapılacak?
Hollanda’da salatalık ekeceğiniz bir yere mümkün değil başka bir ürün ekemezsiniz. Çünkü onun planlaması yapılmıştır. “Ekilmeyecek bir karış toprak kalmasın’’ kampanyası başladı biliyorsunuz. Aslında bu başlarken bir ayağı eksik kaldı. Girdi maliyetleri çok yüksekti. Dolayısıyla o girdi maliyetleriyle ekeceği üründen para kazanamayacağını gören çiftçi geri durdu. Sayın bakan gelir gelmez ekilecek bütün arazilere hibe verileceğini ve bunun karşılığında da bir organizasyonun yapılacağını söyledi. Bu olumlu bir gelişme. Tabi biz bunun takipçisiyiz. Eğer doğru planlama ve doğru organizasyon yapılırsa ben tarımsal ve hayvansal alanda önemli gelişmeler sağlanacağını düşünüyorum. Bizim insanımız fırsat verilirse veya emeğinin karşılığı verilirse kadirşinas bir millettir. Yetinmesini bilen bir milletiz. Bu tür imkânlar çiftçimizin hizmetine sunulursa üretimde çok kısa sürede patlama yaşanacağını düşünüyorum.
İTHALATA MALİYETTEN DAHA ÇOK VERİYORUZ
- Buğdayı ithal ediyoruz, onları işleyip ihraç ediyoruz. Neden kendimiz üretmiyoruz?
Bu devlet desteğiyle olur, sözleşmeli üretim modeli olabilir, topraklarımızı verimli kullanmamız lazım. Demin planlama dediğim şey bu. Şunu bilmeli üretici, ben Konya Ovası’na şu kadar buğday dikeceğim, tohumu bu olacak, kalitesi böyle olacak.
Dışarıdan alırken hakikaten içerideki maliyetten daha yüksek ödüyoruz. Dışarıya satıyoruz ama kârımızı minimize ediyoruz. Biz planlı bir tarım politikası geliştirerek çiftçiye destek vererek üretimde kalmasını sağlayacağız ve bunun sonucunda da ithal etmeden ihraç etmeye başlayacağız.
FINDIKTA MİLLİ POLİTİKA ÇAĞRISI
- Fındık üretimiyle ilgili sıkıntılar nelerdir? Ordu, üretimde birinci sırada…
Türkiye’de fındıkla alakalı en önemli sorun tekelci firmanın piyasada oluşturmuş olduğu baskı. Bu baskının sebebi Türkiye’deki işbirlikçilerdir. Bizim fındıkla alakalı yapabileceğimiz ve bu baskıdan kurtulabileceğimiz tek çözüm var o da fındığın milli politikasının oluşturulması.
- Milli politika nasıl uygulanacak?
Fındığın satışı dolar üzerinden yapılıyor. Dolar üzerinden bir fiyat belirlersiniz bütün paydaşlarla bir araya gelerek. Bu belirlenen fiyat üzerinden üretici 10 sene sonra da 20 sene sonra da fındığı neye satacağını bilir. Bahçesinin bakımını, beslemesini, fındığın verimini, kalitesinin artırılmasını zaten bir şekilde yapacaktır. Önüne bir hesap koyacaktır. Sanayici de aynı şekilde. Türkiye’de fındıkla uğraşan sanayicinin yüzde 80’i değirmencidir sadece fındığın kabuğunu kırar. O sanayici fındığı 10-20 sene sonra ne kadara alacağını bildiği zaman önüne bir plan koyar. Yatırım yapar, önünü görür sanayi de bir şekilde gelişir.
FINDIĞI DEVLET ALIRSA TEKELLER AT KOŞTURAMAZ
Tekelci firma sanayici ve tüccarımızı eziyor. Devlet fındığın tamamını almaya talip olmalı. Kurumun önemi yok. Bu memlekette 10 senelik istatistiklere bakıyoruz. 600 bin ton civarında ürün oluyor. Bugün 600 bin ton fındık 2-2,5 milyar dolar eder. Bu Türkiye devleti için bir para değil. Hepsine talibim diyecek, o tekelci firmaya ‘malı benden al’ diyecek. Eğer tamamını almaya talip olursa tekelci firma artık bu memlekette at koşturamaz. Parasının gücüyle benim sanayicimi ezemez.
- 600 bin ton fındığı 1 milyon tona çıkarma olasılığı var mı?
Tabi ki var. Mesela Ordu ortalaması dönüm başına geçen sene 73 kiloydu. Çok düşük bir rakam. Niye? Fındıktan para kazanamıyorsa üretici gübresini, ilacını azaltıyor. Dolayısıyla verim ve kalite düşüyor. Böylece birim alandan aldığınız verim de düştüğü için ortalamaya etki ediyor. Eğer fındık para ederse üretici üretmek için sizin yakanızı bırakmaz.
‘FINDIK MAMULLERİNİ BİZ ÜRETELİM’
“Biz senelerce enerjimizin yüzde 90’ını fındığın rekoltesi, taban fiyatı, TMO alacak mı, diye çok boş işlere harcadık. Fındığı ham madde olarak satmaktan ziyade mamul madde haline getirecek, o hamleleri yapabilecek enerjimizi bizden aldılar. Üreticiyi, ihracatçıyı, sanayiciyi birbirine düşürdüler. Fındığı mamul madde haline getirecek, fındığı katma değer haline getirecek hamleleri yapmak zorundayız. Benim önerim, fındığa ihtisas organize sanayileri yapılması gerekiyor. Burada tek şartım AR-GE’sini müthiş bir şekilde organize etmiş fındıktan mamul madde üretecek firmaların, bu organize sanayi içerisinde olması gerek. İşte o zaman ne tekelci bu piyasada kalacak ne ayak oyunları bu piyasada olacak. Zaten mamul madde üretmeye başlarsanız ürün talep gördüğü için değeri de artacak. Üretici de artan değer karşısında üretimini, kalitesini artırmak için bütün çabayı gösterecek. Burada en büyük görev sanayi bakanına, tarım bakanına, milletvekillerine, yerel yönetimlere, ticaret odalarına, ziraat odalarına, ihracatçı birliklerine düşüyor. Fındığı kurtaralım diyorum. Üreticiyi daha çok para kazanır duruma getirelim. Fındık üretilen Karadeniz illerinde ne başka tarım yapılabilir ne de ağır sanayi gelebilir. Fındık mamulü üreten fabrikaların çoğalması bölgedeki işsizliği de bitirecektir.”
‘OYUN KURUCU OLALIM’
“Tarım ürünü dedik ama artık sanayi ürünü olmaya kaydı. Yüzde 90’ını ihraç ediyoruz. Çikolata sanayinin en önemli maddesi. Bu tekelci firmanın Türkiye’deki işbirlikçileri fındığı almazsa badem kullanılır vs. diyor. Hayır kardeşim. Fındığın kullanıldığı yer bellidir. Fındığa ikame bir mal kullanamazsınız. Bademden farklı bir ürün yapabilirsiniz, fıstıktan farklı bir ürün yapabilirsiniz ama fındıktan yaptığınız hiçbir ürünü başka bir üründen yapamazsınız. Dolayısıyla burada oyun kurucu biz olmalıyız. Çünkü en büyük üretici biziz. Bu ürünün aromasını yakalamak için dünyanın her yerine fındık diktiler ama bu aromayı yakalayamadılar. Zaten bu aromayı yakalasalar bizden bir kilo fındık almazlar. İtalya’da kendi memleketinde 4,5 avroya fındık alan firma, Türkiye’de 2-2,5 dolar arasında fiyata fındık alma mücadelesinde.” (Kaynak: Aydınlık)