Şirketler kazanırken vatandaş kaybediyor neden? /Editör’den
Şirketler kazanırken vatandaş kaybediyor peki neden! Nasıl bir ekonomik model uygulanıyor da şirketler kazanırken vatandaş kaybediyor.
Şirketler kazançlarına kazanç eklerken vatandaş her geçen gün yoksullaşıyor, satın alma gücü her geçen gün azalıyor.
Böyle bir ekonomik sistem hangi ülkede var, vatandaşın bu kadar yoksullaştığı bir ekonomik model nasıl olur?
Geçtiğimiz günlerde şirketler sırayla kârlarını açıkladı. Şirketlerin elde ettiği kârlara bakacak olursak Türkiye’de ciddi anlamda bir ekonomik krizden söz etmek mümkün değil. Bir çok şirket için kriz fırsatlara dönüşmüş durumda, geçen gün aynı döneme göre şirketlerin kârı yüzde 200, yüzde 300 artmış durumda.
Örneğin Koç Grubu; bu yılın ilk altı ayında geçen yılın aynı dönemine göre kârını yüzde binlere varan şekilde artırmış. Bu kârlılığın önemli bir kısmı da finans ve enerjiden (TÜPRAŞ ve OPET).
Bankaların 2022 yılı kârı ise 500 milyarı aşmış durumda. Dolar vurguncularına, büyük sermaye sahiplerine her türden destek verilirken, vergi muafiyetleri sağlanırken vatandaşa ise KDV, ÖTV ödemek düşerken, yüksek kiralar da can yakmaya devam ediyor. Kısacası, vatandaşın ekmeği vitrinde seyredeceği günler uzakta değil artık!
En büyük yaygın zincir mağazalardan BİM Marketler ise 2022 yılında geçen yılın aynı dönemine göre kârını yüzde 96 artırmış durumda. Migros’un durumu da bundan farklı değil.
Sadece marketler mi?
Gıda ve temizlik sektöründe faaliyet gösteren firmalar ürünlerine zam üstüne zam yapmaya devam ediyorlar. İçecek firmaları ise gözlerini karartmış durumda, “fırsat bu fırsat” diye zamlara devam ediyor.
Özel sektörün kontrolünde olan şekere ve ardından şekerleme ürünlerine gelen zamlar ise cep yakmaya devam ediyor.
Çaykur’un yaptığı zamların pususuna yatan özel sektör çay firmaları da zam üstüne zam yapmayı sürdürüyor.
Bakliyat firmaları geri durur mu, geldiğimiz günlerde fiyat artışlarının hızı kesilmiş gibi görünse dolardaki en küçük hareketlenmede fiyatlar artıyor.
Burada tedarik ve tüketiciye ulaşmada yaşanan durumlar da kârları artırırken, fiyatlar yükseliyor ve olan yine tüketiciye oluyor.
Bunun için, “böyle gelmiş böyle gitmez” diyor vatandaş.
Türkiye’nin en büyük elektrik üretim ve satış tekeli olan yüzde 50’si Sabancı’nın yüzde 50’si de Almanlar ait olan EnerjiSa ise 2021’e göre kârlığını 2022’de yüzde 120 artırmış durumda.
Şirketler her yönden saldırıyorlar. Arabanın kontağını çeviriyorsun, Tüpraş kazanıyor.
Ne güzel özelleştirme değil mi? Türkiye’nin en büyük ve en kârlı kurumu neden özelleştirildi!..
Anlayan varsa beri gelsin.
Aynı durum elektrik için de geçerli evde lambayı açıyorsan birilerine kâr üstüne kâr yazıyor.
Bankalar kârlılıklarını 5 kat artırırken, başta çiftçi olma üzere vatandaşlar faiz kıskacında inliyor.
Vatandaş markete gitmeye korkar oldu.
Kasaya geldiğinde aldığı ürünler ile ödemeyi kıyasladığında hayretler içinde kalıyor.
Dev yaygın marketlere verilen cezalar bile mahkemelik oluyor ancak nedense etkili bir müdahale gelmiyor.
Geldiğimiz durumda; bu tabloyu daha da genişletebiliriz.
Geniş kapsamlı ve etkili tedbirler alınması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Bu hastalıklı duruma müdahale olmazsa olmazdır. Acilen cerrahi bir müdahale şarttır. Sanayicinin, tüccarın, turizmcinin, esnafın ve ücretlinin küçük bir azınlığa çalıştığı, cefanın vatandaşa sefanın bir avuç azınlığa gittiği bu devir böyle gidemez.
Enerji fiyatları düşmeli ki maliyetler düşsün, çarşı pazar ucuzlasın. Üretim maliyetleri düşmeden fiyatların düşeceğini beklemek sadece hayaldir.
Geliri değil vergiyi tabana yayanlar vatandaşa hayal satmaya devam ediyor. Büyük sermayeye, bankalara vergi koyamayan ve alamayanlar, “vur abalıya” diyerek vatandaşın sırtına binmeye devam ediyor.
Vatandaş cebinden kısıyor, devlet alması gereken vergilerden vazgeçiyor buna rağmen birileri kârlarından vazgeçmiyor, bırakın vazgeçmeyi daha da gaza basarak devam ediyorlar…